dosya : aygün abi

     seneler evvel ilk iş deneyimim. bir reklamcıda çalışıyorum. işte tabela yapıyoruz, folyo baskı yapıyoruz, kaşe yapıyoruz, davetiye yapıyoruz. hatta kendi kartvizitimi basmıştım. o günlere dair her şey hala aklımda ama iki senenin ardından bir çırak istemediğine karar veren dükkan sahibi beni çalıştırmak istememişti. zaten sonra ne olduysa, adamın oğlu dükkanı elinden aldı bir şeyler oldu. reklamcılık faaliyetlerine demir bir balyoz gibi çöktüler. 

    neler olup bittiğini çok hatırlamasam da, nejat abiyi hatırlıyorum mesela. beraber montaja giderdik. benim çocuk çocuk sorularıma güzel cevaplar verirdi. bonkör adamdı, iyi anlaşırdık şakalaşırdık. bir çok meziyeti de o öğretti bana. ilk matkap kullanmayı, penseyi, kargaburunu, anahtar takımlarını, alyanı vs. yıldız mı düz mü kavramını falan da öğretmişti. elimden o zamanlar az gelirdi nihayetinde çocuk ve toydum ama en azından neyin ne olduğunu kavratmıştı bana. öyle bağırma çağırma işleri de yoktu. dükkanın yanındaki çiçekçiyi ve börekçiyi hatırlıyorum. o yaz her sabah erkenden gelirdim. börekçi açık olurdu, param olmadığı için canım çeker ama yiyemezdim. babamın küçükken eve bazen börek getirdiği zamanlar hoşuma gittiği için, hazır börekleri de severdim yani. şimdi her gün görüyor ama yiyemiyordum. 

    çiçekçi yalçın bu iki dükkanın da sahibiydi. son derece üçkağıtçı bir adamdı. sürekli ellerini avuştururdu. eşi ve çocuğu bir yana, sevgilisi bir yana mekik dokurdu sürekli. ticaret odası işlerine falan kovalardı. arada bizim patronla olan samimiyetinden beni de bakkala falan gönderdiği oluyordu. seneler sonra karşılaştığımızda beni hatırlaması gümletmişti beni. o kadar da sinsi adamdır, gördüğü yüzü unutmaz. galiba kaçak çiçek falan kullanıyordu. çünkü ilerleyen yıllarda bir çiçekçiye göre çok zenginleşmişti. yalçın'ın bir elemanı vardı aygün abi! esmer bir vücüt, siyah dar tişörtler, dövmeler, ağızdan asla düşmeyen sigara, küfürbaz bir ağız ve alkol bağımlılığı. bizim patronun oğlu çok havalı bulurdu onu sürekli dibinden ayrılmazdı. ben de uzaktan izlerdim. bana da laf atardı; "naber lan keraneci" falan derdi. dükkanlarının önüne araba yanaştığında söve söve eline süsleri alıp, ağzındaki sigaranın külü yere döküle döküle süslediği günleri hatırlıyorum. bunu her gün yapardı aşağı yukarı. iş yoksa da içeri geçer, bilgisayardan açtığı arabesk şarkıyı son ses fuller keyfine bakardı. 

    yalçın ile olan ilişkileri garipti biraz. patronunu açık açık sevmezdi mesela. bir insan patronunun yüzüne rahat rahat sövebilir mi? yalçın buna ne zaman bir şey dese küfürle karşılık alırdı. yine bir şey demezdi asla. işini görüyordu ve hızlı çalışıyordu. ezbere bir yapboz çözer gibi takılırdı. yalçın'ın yüzüne, arkasına, gıyabına her türlü hakareti yapardı aygün abi. ortam biraz gerilsin üstüne bile yürürdü. yalçın da sinerdi ve kısa süre sonra hiçbir şey olmamış gibi davranabilirdi.

    biraz da fevri bir adamdı tabi aygün abi. çok basit bir konu yüzünden adam tartakladığına şahit olmuştum. karşısındaki doğal bir hazır ol pozisyonuna sokardı tavırlarıyla. iş görülecek ve bitecekti. fazla muhabbete gerek yoktu. bahşiş verilirse bir iki hal hatıra izin vardı tabi ki. bir gün ben dükkanda tek kalmıştım. bir müşteri gelmişti, ben de tam olarak bilmediğim bir konudan dolayı eveleyip geveliyordum. müşteri de bana sesini yükseltmişti. allahım nereden duydun sen bunu da, anında dükkanın içinde aygün abi belirip, adamı ensesinden tutarak dışarı çıkartmıştı; "gücün çocuğa mı yetiyor lan bana da bağırsana" demişti adama. adam da pısa pısa gitmişti. ne olduğunu bile anlamamıştım. 

    bir başka sabah da erken geldiğimde, börek yiyordu börekçinin önünde. öyle oturmuş dükkanın önünde beklerken, bir porsiyon kıymalı ve limonata ile geldi yanıma. kahvaltı ısmarlamıştı bana. nasıl hoşuma gitmişti bugün bile hatırlıyorum o tadı. yani sert ve anlayışsız bir adamdı ama derdi daha çok hayattı. sanırım çocukları severdi, yalçın'ın çocuğuna da iyi davranırdı çünkü. lakin büyüyünce hayatın kirlendiğine inaıyor olsa gerek hiçbir yetişkine iyi davrandığını görmemiştim. bir gün nejat abi ile tersleştiler mesela. aygün abi sinirli adam da, bizim nejat abi da dünya yansa umrunda olmayan dağ gibi bir adam. sanırım aygün abinin tek geri vitesini orada görmüştüm. ani gelen öfkesi içine kaçmıştı ahahah. ertesi gün de arayı düzeltmişlerdi işte.

    ertesi yıl nejat abi taşındı, bizim dükkan sıkıcı hale geldi. patronun oğlu iş veriyordu bana. aramızda da bir yaş var. deli oluyordum sinirden. bir süre sonra da kovdular beni zaten hahaa. ama orada o sene çalışan zeynep abla vardı. gencecik bir kızdı, evlendirilmek isteniyordu. orada çalışmasına çok laf ediyorlardı. bir gün işe elbiseyle gelmişti, ailesi gelmişti peşinden dükkana ve kıza bir sürü hakaret etmişlerdi. neler olup bitti, şu an ne durumda hiç bilmiyorum. zeynep abla benimle çok güzel konuşurdu sadece o kadarını hatırlıyorum. dükkandan çıkınca da bir daha uğramamıştım zaten. beni kovduğu için başına ne geldiyse müstahak o adama zaten. bu da aklımdaki başka bir meseleydi işte...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

dosya : ipek

dosya : gravity falls

dosya : it crowd