dosya : gravity falls
bazılarının bildiği üzere de; "esrarengiz kasaba" gerçekten güzel bir çizgi filmdi. hatta yakın zamanda izledim. daha yetişkinimsi olarak izleyip, beğendiğim bir yapım oldu. karakterler olabildiğince özgün ve bir yerde ciddi bir konu örüntüsü var. yeni nesil çizgi filmler, biraz daha çocuksu bir hal almaya başladı. giderek küçük yaş gruplarına hitap edecek işler yapıyorlar, yakın dönem -ki yakın dönem dediğimin de üzerinden 10 sene geçmiş- çizgi filmlerinden bence çok başka olanlarından birisi. bir çizgi film, yetişkinlere de hitap edebiliyorsa, en azından bir yerden yakalayabiliyorsa bence harika bir yapım oluyor. gravity falls, bunu başardı bencesi...
en başta zaten jeneriği mükemmel. hatta öyle güzel bir jenerik ki, daha bölüm başlamadan seni moda sokuyor. bölümden alacağın beklentinin yarısını almış gibi hissediyorsun, buzda kaymak gibi akıcı şekilde içine alıyor seni. bu jeneriğin farklı parodilerini izlemek çok güzeldi. özellikle rusların yaptığı iki tanesi çok hoşuma gitmişti, uyarlanabilir bir jenerik olduğunu da düşünüyorum zaten. belki başka yapımlar için de parodisi yapılsa çok güzel olurdu. jenerik müziğini de çok beğenirim. bazen açar sadece jeneriğini izlediğim olur...
bu dizi, yaz tatilini büyük amca stan’in yanında geçiren ikiz kardeşler dipper ve mabel’ın yaşadığı tuhaf olayları anlatıyor. ama bu sadece bir özet. "gravity falls" aslında çok daha fazlası. gizemlerle dolu, karakterleri derin, hikayesi hem komik hem de duygusal bir yolculuk. çizgi film aslında en başta; "her bölümde ayrı macera" şekli bir konsept ile başlıyor ama sonrasında bir hikaye olduğu ortaya çıkıyor, hatta çok çok geniş bir hikaye. uğruna evren bile inşa edilebilecek kadar bilgiye sahip bir hikaye. bölümlerin içerisinde bolca komedi unsuru var. zaten gülmeyi bir şekilde hatırlatıyor ama sürükleyici bir tarafı da var. hani böyle böyle tekrar izleyip ayrıntı fark etme işi için ideal bir yapım, yapımcısı baya seviyormuş bu işi ki, nakış gibi işlemiş bazı şeyleri. elbette ilk seyrettiğimde gözümde çarpmayan bir sürü detay, sonraki izleyişlerde "aaaaa" dedirttirmişti.
dipper 3 numaralı defteri bulduğu an, yalnızca bir maceranın değil, çocukluktan yetişkinliğe geçişin de kapısını aralıyor. çünkü bu defter sadece canavarları anlatmıyor. karanlıkla nasıl yüzleşeceğini, sevdiklerini kaybetmenin ne anlama geldiğini ve gerçeğin her zaman siyah-beyaz olmadığını da anlatıyor. mabel, hayatı parlak renkler ve sevgiyle sarmalamaya çalışan biri. gerçek dünyanın ağırlığını hissettikçe, şakalar ve örgü kazaklarla kendine bir sığınak yaratıyor. ama dipper bu kadar şanslı değil. büyümeyi hızlandıran şey, sadece zaman değil. gerçeklerle yüzleşmek, yanlış yaptığında pişman olmak, geri dönemeyeceğin yolları fark etmek. gravity falls’un büyüsü burada: çocukken her şey mümkün gibi gelir, ama büyüdükçe bir şeylerin gerçekten geri gelmeyeceğini anlarsın. dipper ve mabel için yaz tatili bir noktadan sonra sadece "bir tatil" olmaktan çıkıp, onları değiştiren bir sürece dönüşüyor.
her hikayede bir gölge vardır. bill cipher, kaosun ve bilgiye açlığın vücut bulmuş hali. herkesin kendini özgür sanmasını sağlayan ama aslında her şeyin iplerini elinde tutan bir varlık. bill’in en korkutucu yanı, sadece kötü bir karakter olması değil. o, gerçekle yalan arasındaki çizgiyi bulanıklaştıran biri. "gerçek mi? rüya mı? her şey bir göz kırpması kadar hızlı kaybolabilir." gravity falls’un en iyi yanı da bu: ne kadar dikkatli bakarsan bak, bazı şeyler gözünden kaçacak.
dipper karakterini daha klasik bulsam da, mabel karakteri gerçekten çok özgün. hani izletiyor kendini, yapımcı resmen harika bir kadın karakter yazmış. mabel gibi bir insanın var olma ihtimali bile iyi hissettiriyor öyleli bir durumdan bahsediyorum. benim favorim ise amcaları stan karakteri, aslında tanıdık bir kokusu var. hiç kimse, hayatında ilk kez böyle birisi görmüş gibi hissetmez stan karakterini izlediğinde, ancak bir şekilde sever. kötülük ama biraz saftrik bir kötülük. bir yerlerde yine ulaşılabilen bir merhamet var sonuçta. zamanla bölümler ilerledikçe oluşan o doğal karakter dönüşümünü de eklersek, bir yerden sonra şayet buz varsa da eriyor. ben en başından beri sevmiştim başka mesele. esas kötü bill cipher'ı ise o kadar sevmiyorum genel kanının aksine...
onun dışında, "zaman bebek" isimli bir karakter var. çok çok özgün bir şey. ben bayılmıştım onu gördüğümüzde, hani espriyi, inceyi harika işletecek bir karakter olmuştu. ayrıca soos karakterini de çok seviyorum, kalbinin temizliğini o kadar güzel anlatmışlar ki, bir yerde sonra çizgi filmin çizgilerini aşıp ulaşıyo beynimize. gideon karakteri de güzel yazılmış. konusu geçen bölümlerde izlettirmeyi biliyor. hani bazı karakterler gelir ve insanı boğar ya öyle bir karakter değil. boğmak da aşırı oldu..şöyle mesela bir karakterin ne yapacağını çok öngörürsün, bir heyecanı merakı kalmaz ya.. işte o durum yok bu saydıklarımda. gerçi dizinin çoğunda yok. asla alışık şeyler karşılamıyor bizi. birinci bölümü izleyen, dizinin nasıl biteceği hakkında hiçbir şey üretemez yani öyleli bir yapım. iki kardeşin, yaz tatilini geçirmek için geldiği bir kasabada yaşayacağı komik olayları izlemeyi bekliyoruz ama bildiğin başyapıt çıkıyor bir yerlerden o kadarını söyleyeyim.
çok erken bitti. keşke daha fazla bölümü hikayesi olsa diye düşünüp duruyorum. hayranları hala daha üçüncü sezon hayali kuruyor. yapımcısını yemliyorlar... yapımcısı ise bazı şeylerin kendi elinde olmadığını söylüyor..yapımcı "alex hirsch" çok büyük bir adam bu arada bence. çünkü eşsiz bir proje. sırf bu yüzden bol bol selam olsun hocaya...
"summer ends, but memories last forever"
bu da aklımdaki bir başka konuydu işte..
Yorumlar
Yorum Gönder