dosya : playstation

     ilk olarak atariyle tanışmıştık. abim oynuyor ben izliyordum. babam gelince ortadan kaldırıyorduk hemen. dayımlarda ise bunun çok daha iyisi vardı; "playstation" dayımlara her gittiğimizde abim onunla maç oynardı ben de izlerdim. bazen dayım abime savaş oyunu falan oynaması için izin verirdi. abim kendinden geçer ben yine izlerdim. sonra abim bir süre kafaya taktı bunu, bir yaz çalıştı ve biriktirdiği parayla bir playstation aldı. ne alakaysa, dayımdaki oyunlarla beraber getirmişti eve. günlerce oynadı, bir yerden sonra artık izleyici değil maçtaki partneriydim. daha yeni öğrenen beni sürekli yenerek ego tatmini yapardı. bir yerden sonra süreli olarak benim de vakit geçirmeme izin verdi. 

    böyle büyüdükçe, eldeki her oyunu bitirmeye falan başlamıştım. yetmezdi elbette, keşiflerim sonucu oyun cd'si satan bir mekan buldum. artık para elime geçtikçe fıtı fıtı gider yeni oyun alırdım. özellikle formula 1 oyunları aman allahım. kocaman bir kutu olurdu, içinde de bir sürü oyun. tek tek bakıp kapağını sevdiklerimi hafızama kazırdım. bir hedef listesi gibi. her para bulduğumda birini alırdım. artık nasıl bir zevkim varsa, hiçbir seçimimden de pişman olmamıştım. mesela; "stuart little 2" diye fareli bir parkurumsu oyun vardı. aman allahım, ne müzikleri ne oyun hiçbiri çıkmadı aklımdan bugün bile. 

    zaman ilerliyordu, "playstation 2" çıkmıştı. daha güzel oyunlar, daha uzun süren oyunlar. abim onu da kafaya taktı ve bir şekilde almayı başardı. oyun skalamız da artmıştı. eski playstation biraz daha bana kalmıştı ama tek televizyon olduğu için istediğim zaman oynayamıyordum. elbette kontrolü bana kalınca daha rahat etmiştim. yeni olanla da abimin izin verdiği şekilde oynuyordum. hiç unutmuyorum, bir gün avm'deyiz. formula 1'in 2005 senesine özel çıkarttığı oyun için bir stand var. avm'nin ortasına bir araç koymuşlar, içinde bir direksiyon var falan ekranı da var. sanki yarış arabasının içindeymiş gibi oynatıyorlardı. benim ne kadar hevesli olduğumu bile bile oynatmamışlardı beni dayımla, büyük kuzenlerimden birisi. yine izleyici modundaydım. o oyunu oynamayı çok istiyordum. deli gibi istiyordum lakin çakmasını bulma şansımız yoktu. abimin bir arkadaşı sıfır alırken yanında hediye vermişler. her gün dualar ediyordum o oyunun bir şekilde bir gün de olsa benim elime geçmesini. bir gün abim beni bu yönden de kandırmıştı hatta. salya sümük ağlamıştım, çünkü çok heyecanlanmıştım. ama işler tersine de evrilebilir neticesinde... bir gün bir cd'ci de karşıma çıktı bingo! 

    hayatımın en iyi günleriydi, kafayı yiyordum oynarken. ertesi yıl devam oyunu çıkmıştı, aynı adam şak diye çakmasını buldu bana. müthiş zevk alıyordum oynarken. diğer başka oyunlar da vardı. özellikle futbol özelinde bu pes serisinin her sene çıkan oyununu alıyorduk ama f1 oyunu benim için olmazsa olmazdı.

    daha sonra; 3, 4, 5 diye yeni modelleri çıktı playstation'un.. hiçbirine de bir merakım olmadı. bazen arkadaşlarla kafesine gidip maç attım en fazla. 1 ve 2 efsaneydi benim için. ayrıca bir de el ile oynanan küçük modeli vardı. televizyona ihtiyaç duymayan, küçük bir ekranı olan portable modeli yani. o senelerce hayalimdeydi. yakın zamanda bu hayalime de ulaştım ama bazı sebeplerden sonra devamını getiremedik. belki bir gün koleksiyon ve nostalji anlamında tekrar alırım bu cihazları, üstüne de favori oyunlarımı. benim için bir başka kaçış yolu çünkü ama çok pahalı bir yol tabi ki. şu anki durumda pek mümkün gözükmüyor. umarım her şey en kısa zamanda düzelir. 

    bu arada yıllar sonra öğrendiğim bir gerçek, abim ilk playstation'u dayımdan satın almış meğersem. be utanmaz adam sonraki yıllar yeterince kötülük yapmıştın bize, barı o gün insanlık yapsaymışsın. gariban abim ne zorluklarla çalışıp biriktirmişti o parayı. dayım da hepsini almış öyle vermiş makinayı.. zaten onun oyunlarının bize gelmesi hep mantıksız gelmişti. neymiş biz alırken, o da aynı anda satmışmış. 

    abimin tüm gücü 99 olan futbolcularıyla, bana normal bir takım alıp yenmesi de çok acımasızdı bu arada. o günlerde bu adaletsizliği sorgulamama bile izin vermiyordu. müzmin mağlup haline getirtmişti, hep bir; "oynamayı bilmiyorsun" manipülesiyle hareket etti. benim isteyip de oynayamacağım oyun yok bir kere! 

    playstation benim için çok özeldi. yani 1, 2 ve portable modeli. bugünkü gibi gelişmiş grafikler, ya da detaylı oyunlar yoktu. basit düzlemler vardı ancak o gün için büyük olaydı hepsi. alabileceğim bütün zevki almıştım. o elimdeki oyun koluyla harikalar yaratırdım neyin içine girdiysem. sık sık bozulan kablosunu yaptırmak için verdiğim mücadeleleri de unutamıyorum. en son, artık kablo ucu bulamadığım için bir tamirci ağabey, adaptörünü direkt cihaza bağlamıştı. o alet, hayatında adaptörüne otomatik bağlı olarak devam etmişti. tabi hakkını da vermek lazım, o günden beri hiç bozulmamıştı. kendimi başka bir dünyada hissedebiliyordum. babamdan gizli, oynarken görünce kalbimizi çok kırıyordu. her şeye düşman rezil bir adamdır kendisi. ne gerek vardı yani? şurada iki oyun oynayıp çocukluğumuzu yaşadık. bilgisayar oyunlarından da çok zevk aldım ama playstation oyunlarının zevki çok başkaydı. atari'den buna geçen her çocuk aradaki inanılmaz farkı hissetmiştir zaten. aslında bu tür oyunları çalıştıran mini aletler var, playstation 2 oyunlarını da çalıştıran bir alet var ama çok pahalı işte anasını satıyım. bir çılgınlık yapıp ondan almak istiyorum ama... malesef imkansız gibi gözüküyor. almam gereken çok şey var ama bütçem yok. ne için yaşadığımı ben de bilmiyorum. neyse bu, buranın konusu değildi. 

    beyaz renkli playstation 1 ve siyah renkli playstation 2'ye buradan bol bol selam olsun. ikinizi de ömrüm boyunca unutmayacağım. bana yaşattığınız zevkler için ne desem boş. oyunlarınız da ucuzdu he. bugün bir oyun için ne paralar istiyorlar valla. bu da aklımdan geçen bir şeydi işte. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

dosya : ipek

dosya : uygur kardeşler

dosya : gravity falls