dosya : tercih edilmek

    aslında bu konu başlığı için aklımda bir olay var. yine de dallandırıp, budaklandıracağım bunu da. 

    lise ikide bir çocukla çok iyi arkadaş olmuştum. ismi fatih idi. gayet eğlenceli bir çocuktu yalan olmasın, kafa yapılarımız da uyuyordu. sıra arkadaşımdı uzun bir süre. sürekli beraber takılırdık bir şeyler yapardık. biraz fazla devrimciliğe meraklı bir arkadaştı. gezi parkı zamanında çok alevlenmişti. bıraksan gidip hükümeti devirecekti. benim de kendisi kadar ateşli olmamam ters tepmişti tabi ki. mesela onun sayesinde "duman" dinlemeye başlamıştım. kaan tangöze hayat tarzını öğrenmiştim. nejat işler modunu görmüştüm. adam tam o kafada bir hayat hayali kuruyordu. 

    ilk sigaramı o içirmişti bana karaktersiz herif. ben de ona zorla formula 1 vidyaları izlettiriyordum. bütün okul günü beraber takılırdık. hatta okul çıkışlarında da peşinde takılırdım. beni diğer arkadaşlarıyla falan tanıştırmıştı. minik elit zevklerimiz falan vardı. sahil kenarı içmelerinde de vardı. hatta ona dadanan bir kız sayesinde, piyangodan bir sevgili edinmiştim. o başka bir konu tabi ki. fatih beni sınıf olarak pek beğenmiyordu ama kötünün iyisiydim yani. eğer daha iyisi olsaydı zaten benimle takılmazdı. 

    on birinci sınıfın sonlarına doğru eski bir takıntılı sevgilisi ile barıştı. kızı reelde hiç görmedim bile. hakkında hiçbir şey bilmiyordum. neyse efendim, benim fatih ile yazışmalarımı mı okumuş bir şeye mi şahit olmuş. benimle görüşmesini istememiş çocuğun. yani olabilir hak veririm niye vermeyeyim. mesaj atmazdım mesela ama aynı sınıftayız yani neden durduk yere soğuyalım ki? iş engellemeye falan geldi beni sosyal medyadan. sınıfta yanıma oturmamaya, benimle konuşmamaya geldi. ilişkilerine bir engel olabileceğimi hiç düşünmemiştim mesela. öyle yapışkan bir tip değildim. öbür sene okul değiştirip gitti zaten. bir daha da benimle hiç muhatap olmadı. bu benim ilk tercih edilişim mi bilmiyorum? olumlu anlamda hiç tercih edilmedim zaten. bir başkası için beni dışlama işinden bahsediyorum.

    fatih ile daha sonra annem öldükten bir gün sonra karşılaştık. hiç konuşmadık, sadece başın sağolsun diyip sarıldı bana. bir daha da görmedim. ne yapar ne eder hiçbir fikrim yok. bir yerlerde kırgınım ama. tek istediğim bir sebep idi. yani mantıksız da olsa, ne bileyim uydurmasyon da olsa bir sebep, bir açıklama. günümüzde popüler bir kavram var ya; "ghostlanmak" diye. heh işte onu buram buram yaşamıştım. ghostlanmıştım! aniden, birden bire. yakın bir arkadaşım artık yoktu. ne olaya bir müdahilim vardı, ne de katkım. kız arkadaşı istemedi diye köşeye atılmıştım. hayatlarına dahil olma ihtimalim bile yoktu ama istenmemiştim. bu konuda hala kırgınım.

    daha sonra da üniversitede kaç senelik ev arkadaşım tarafından aynı muameleyi gördüm. ilk sevgilisiydi. haklı olduğum bir konu sebebiyle, kızı bozmuştum. kız da çocuğu benden uzaklaştırmakta buldu çareyi. bu da bir vefasızlıktı. hatta ihanetti. fatih için çok şey yapmamıştım ama bu çocuk için çok şey yapmıştım. gerçekten varımı yoğumu dökmüştüm. böyle bir muameleyi hak etmediğim aşikardı. geriye o kız kalmadı, son aldığım tüyolara göre başka biriyleymiş. olan yine benimle olan arkadaşlığa oldu. zaten geçirdiğimiz günlerin hatırına dayak yemedi benden; "senin evini temizledim kaç sene, sana hizmet ettim." gibi son derece kırıcı şeyler söylemişti bana en son. elim ayağım boşalmıştı. her yaptığı şeyin hakkını hem manevi hem maddi kat ve kat vermiş birine, sırf bu sözleri duymamak için her isteğini ölçülü yapan birine yapılmayacak bir muameleydi bu. geriye hiçbir şey kalmadı işte. 

    tercih edilmek demiştik evet. ben hayatım boyunca böyle şeylere çok maruz kaldım. mesela bir arkadaş grubu, beni yanlarına çağırmak zorunda kalırlarsa çağırırlardı. kibarca; "sen gelme" şeklindeki sözleri çok duydum. daha iyisi varsa bana gerek kalmıyordu. ben de işte, herhangi birini herhangi birine tercih edebilen bir tip değildim. herkesin gönlü bir yerlerde yapılmalı misali, kimseyi kırmadan yürüttüm bu süreçleri. insanlar beni kırdı. bu yüzden pek arkadaşım yok. mevcut arkadaşlarımla da bu toplara girmemeye çalışıyorum. can hoca'nın sevgilisi var mesela, muhtemel bir ikileme asla girmem. çünkü bilirim ki bir yerde yine tercih edilen ben olmayacağım. işte insan bu kırgınlığa düşmemek için mümkün olduğunda az topa giriyor. sadece müsait zamanları bekliyor. aslına bakarsanız, birinin de benim sebebiyle dışlanmasını istemem asla. her zaman orta yol bulunur. çünkü neden olmasın? ne şiş yansın ne kebap formülü gayet her yerde işletilebilir. ihtiyacımız olan sadece anlayışlı insanlardır belki... bu da aklımın köşesinde bir olaydı işte. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

dosya : ipek

dosya : uygur kardeşler

dosya : gravity falls