dosya : uygur kardeşler
2024 yazındayız. bilmiyorum belki de eylülündeyiz. burada eylül de yaz gibi zaten. havanın sıcak olduğunu hatırlıyorum sadece. zaten havayı iki türlü yorumlayabilirsiniz burada. ya sıcaktır şortla gezersin, ya da soğuktur hasta olursun. işte o zaman döneminde çalıştığım otele iki adet ünlü gelmiş.
küçüklüğümden hatırladığım, şahane pazar gecelerinden hatırladığım, haylaz babam dizisinde hayal meyal aklımda yer edinmiş. lakin tüm hayatım boyunca aşırı olmasa da bir yerlerde karşıma çıkmış iki kardeşten bahsediyorum. aslında babalarını da biliyorum. ünlü bir tiyatrocuymuş ama bir projesini oturup ciddi şekilde izleyebilmiş miyimdir bilemiyorum. ben yine daha aşina olduğum çocuklarından devam. şahane pazar günlerinde bu ikiliyi şöyle hatırlardım. behzat uygur, daha erkeksi jilet gibi takımlar giyerdi. süheyl uygur ise renkli, figürlü takım elbiseler giyerdi. behzat yetişkinlere hitap ederdi, süheyl ise çocuklara hitap ederdi. ben de küçükken süheyl ağabeyi daha çok severdim. behzat uygur daha ünlü olmaya meyilli olanıydı aslında bu ikilinin. bu atanamamış vatan şaşmaz vibeları falan vardı kendisinde. erken yaşta beyazlaşan saçları olsun, her zaman bir beyfendilik ve diksiyon takıntısı olsun. elbette nerelere geldiler, nasıl hayatları var bilemem. yine de tiyatro ile uğraşmaya devam ettiklerini gördüm.
tabi benim bildiğim bu kardeşler, o zamanlar daha genç yetişkinlerdi. kim bilebilirdi ki karşıma çıktıklarında altmışına merdiven dayamış iki ihtiyar olacaklarını? efendim bir akşam geldim otele, rezervasyon listesine falan bakmadığım bir geceydi. otel zaten full çekiyor o akşam. diğer çocuğu gönderdik. akşam üç gibi telefon çaldı. hemen açtım telefonu; "blahblah otel bodrum!" diye. karşımdaki ses ise şöyle buyurdu; "hayatım çok gürültü var. lütfen müdahele eder misiniz? uyuyamıyorum.." şeklindeydi. ben de kendisinin oda numarasını sordum. bana; "behzat uygur" olduğunu söyledi. aaa çok şaşırmıştım ama bu hikayede bir açık var. ne var yani kardeşim, behzat uygur gittiği her otelde aynı odada mı kalır? ne olurdu yani oda numaranı söylesen? giderken de kartı başkasına bıraktırdı. aman aman ne havalar öyle. neyse efendim. doğal olarak edinilmiş bir oda numarası olduğunu düşündüğü için veya çok ünlü olduğu için oda numarasını aklında tutamadığı için bana bir oda numarası vermedi. hemen heyecanla oturup rezervasyon listesini açtım. aman allahım resmen behzat uygur oteldeydi. yani aham şaham bir ünlü değil lakin insan yine de heyecanlanıyor. televizyonda gördüğü insanları bu şekilde gerçekte görmek her zaman garip bir duygudur. içimdeki esnaf rahat durmadı tabi hemen gecelik fiyatına baktım. amaaaan yazıklar olsun be! o kadar paranız var, otelin önünde özel araç var transporter bunlar geceliği normal fiyatın üçte biri kalıyorlar. yani normalde 6000 lira fiyat çekiyoruz insanlara, bu arkadaşlara 2000 çekilmiş. resmen rezalet bir durumdu. dehşete düştüm. hayretler içerisinde kaldım. ne cimriymişsiniz uygur kardeşler!
neyse efendim. gittim hemen, gürültüyü hallettim. o gece sabaha kadar heyecanlıydım aslında. kameraları izleyebiliyorum oturduğum yerden. sabah olduğunu ve ikisinin burada kahvaltı yapacağını düşündüm, eh giderken de bana uğrayacaklardı sonuçta. canlı kanlı görecektim ikisini de. ben tabi sabaha kadar uyanığım. saatler döndü dolaştı sekiz oldu. bizim kahvaltı saati başladı. tiplere bakıyorum acaba o mu diye? hatta beyaz saçlı bir adam da gördüm aha dedim bu behzat uygur. yok değilmiş. sonra ne göreyim paşalarım dokuz buçuğa doğru uyandılar. ben tabi niyeyse ikisinde de çocukluğumdaki o takım elbiseli giyim tarzlarını bekledim. önce behzat hoca çıktı meydana, eskimiş bir tişört ve şort giymişti. tühhhh dedim içimden yazıklar olsun. e bunlar bildiğimiz insanmış. hele hele bahçeye çıkıp, kahve sigara yaparken ki bacak bacak üstüne atmaları saymıyorum bile. ne jilet giyim, ne beyfendilik kalmştı behzat hocada.. baya baya bunak moduna girilmiş. ne demek efendim? siz yaşlanamazsınız bile. kameradan hayretler içerisinde keyiflerini izledim. benim gibi iki insandılar nihayetinde, üstelik de cimrilermiş. sonra ortadan kayboldular. süheyl hoca uğradı ilk resepsiyona. adamla hiç tanışmadım bile ama kartını uzatıp her şey için teşekkür etti. elimi de sıktı. benim ağız bir yamuldu. adama bir övgü çakacaktım içime yuttum resmen. lakin çok nazik adamdı orada bir gözüme girdi bol bol selam olsun kendisine. sonra behzat efendi belirdi. kartı başkasına yollatmış. geçerken ağzını bile açmadan elini havaya kaldırıp yürüdü. nerede ulan benim bahşişim? zenginsin, havalısın ve duyarlısın. resepsiyoniste bahşiş vermeden gidilir mi? feci gıcık oldum behzat efendiye o an. sonra fotoğraf falan çektirdi milletle. hiç yüzüme bakmadı. ben ona da övgüler ayırmıştım. ayaküstü oturup muhabbet edebilseydik şımartacaktım da hatta. şansını kaybettin behzat efendi. sahte hayranlarınla mutluluklar diliyorum...
yani hayatımdan bir günlüğüne öyle geçip gitti bu uygur kardeşler. otelde çalışırken gördüğüm ilk ünlülerdi. ondan sonra bir ünlü daha gördüm. o isimden burada bahsetmeyeceğim ama kendisi için de bir dosya yazacak kadar anımız olmadı. yaaani aslında... yağmur atacan geldi işte ya. pınar altuğ'un kocası olan var ya hani. zamanına skandal falan yaşamışlardı. o günden beri evililer tabi. yağmur hocanın kimlik fotokopisini masada görünce isim benzerliği sandım, hatta tip benzerliği de sandım. lakin google'dan kontrol edince doğum tarihlerinin tuttuğunu gördüm. yaani ünlü ama ne özelliği var bu adamın? doktorlar hasan işte. bu eleman da baya ucuza kalıyordu. zaten bizim düzenli bir müşterinin yancısı olarak gelmiş otele. hiç yakıştıramadım bu cimriliği, ulan o kadar ünlü olup güzel hayatlar yaşıyorsunuz, pazarlık sizin neyinize. hele sonra kankası üzerinden bir su muhabbeti yaptı. odasında su yokmuş efendinin. aynen 1.5 lt suyun da peşine düş her şey tam olsun yağmur hoca. neyse efendim gittim odasına kendi ellerimle teslim ettim; "sağol dostum" diyip gülümsedi. ben de kendisine; "iyi bilirim sizi, yağmur bey arkadaşlar tanımamış ama ben tanıdım ihihi" dedim. "ahahah adamsın." diyerek kapattı suratıma kapıyı. hay senin egona sarı adam. neyse bir nane yemedi bizim otelde onu da gönül rahatlığı ile söyleyebilirim. pınar hanımın içi rahat olsun. başka da ünlü görmedim henüz canlı kanlı. bu dosya uygur kardeşlere ayrılmıştı ama yağmur efendiden de bahsedelim dedik.
yine de hala behzat uygur'a kurulmuş vaziyetteyim. bembeyaz saçları, tanıdık diksiyonu, cimriliği, eskimiş şortu ve bacak bacak üstüne attığı sahneler aklımdan hiç çıkmayacak. canlı kanlı bir numaran yokmuş be beyfendi adam. ben zaten küçükken de süheyl'ciydim. bol bol selam olsun nezaketler efendisine. zaten süheyl de yaşlıymış behzata göre. inşallah abi diyorsundur behzat hoca. aman diyeyim saygıda kusur etme. beni ezdin çiğnedin bari abinle aranı bozma. kaç senedir yancılık yapıyorsun adama.
bu da böyle kafamda yer etmiş bir şeydi işte...
Yorumlar
Yorum Gönder