dosya : bardak
bardaklar hayatımızın olmazsa olmazıdır. bazıları mutfakta gördüğü random bardaklarla işini görürken, bazıları da benim gibi bir bardakla bağ kurar ve her tüketimini bununla gerçekleştirir. hayatım boyunca farklı bardaklarım oldu. çok çok uzun süre kullandığım bardaklar var.
çok eskiden en sevdiğim bardak, bu coca cola'nın dağıtmış olduğu dünya kupasına benzeyen bardaktı. hemen her şeyi onunla içmek isterdim. 2002 bardağı sanırım ya da tam hatırlamıyorum işte böyle dünya kupası gibiydi bardağın modeli. sonra daha oval bir bardağı çıkmıştı yine bir futbol organizasyonu için. çoraplardan yaptığım topla, kendi kendime oynattığım maçların sonunda o bardakları kupa diye kaldırırdım mesela. tabi o bardaklardan bir şey içmek yasaktı, yine babamın anlamsız huyları işte. gizli gizli içerdim, su bile başka gelirdi.
sonra nescafe'nin kırmızı kupaları girdi hayatımıza. bir tane edinmiştim, o zamanlar abim hevesliydi nescafe içme içine. bunun paketlisinden alınca da yanında o kırmızı kupayı verirlerdi. hala veriyorlardır bunu bilemem ama bir dönemin favori bardağı da oydu. bir de fenerbahçe'li bardağımız vardı. onu da babamdan saklıyorduk, gördüğü zaman atması muhtemel diye. onun dışında çayı da stabil olarak, çay bardağı görünümlü ama kulpu olan bir cam bardaktan içerdim. bardak diyince kulpu olacak arkadaş. ben iki parmağımla bardağı tutup yanmak istemiyorum, kulpundan tutmak istiyorum.
üniversitede de bardak fetişlerim çeşitli bardaklarla devam etti. çayı içtiğim bardak ayrıydı, kahveyi içtiğim kupa ayrıydı eh tabi bir de kola bardağım vardı. bu üç bardak sürekli bir sirkülasyona giriyorlardı, itiraf etmek gerekirse çok az yıkardım ehehe. biraz da mikrop şov. yani aynı bardaktan içtiğim sürece bir sorun yoktu bence ne yapalım. bazen de tembelliko.
eski kız arkadaşımla yaşarken de, bir tane kendinden pipetli sarı bardak bulup almıştım. allahım senelerce ondan kola içmiş gibiydim. inanılmaz rahat bir bardaktı. pipetinden şıppp diye içiyordum. ölçüsü de tam istediğim gibiydi mesela. bir de mersinliden arakladığım epey geniş kırmızı büyük bir bardak vardı. içinde nesquik yapılabiliyordu falan. çorba yapılıyordu bu hazır çorbalardan hani. puding de koyulabiliyordu. kase gibi bardaktı yani. aslında kaseydi, ancak kulpu olduğu için bardak olmuştu.
bu satırları yazarken, her gün istisnasız kullandığım gri kupama bakıyorum. kenarları, kahveden renk değiştirmiş. içine habire kahve giriyor geceleri, aslında kahve beni pek uyanık tutmaz ama psikolojik olarak ve tadını da sevdiğimden olsa gerek içip duruyorum. bu gri kupayı, yıkıyorum ama arada. o kadar da rezil durumda değil. sadece dalıp gittiğimde, bu bardağa ne kadar bağlandığımı gördüm. böyle antrasit tonlarında gri bir kupa. içine her türlü kahveyi döküyorum. bu bardak ile bağ kurduğumu fark ettim. sonra da geçmişte bağ kurduğum bardakları hatırladım. aslında kendime bir ömürlük bardak alabilirmişim. her zaman kullanacağım falan, sevdiğim bir şey olmalı üzerinde tabi. anlamı olmalı. bir de beyaz kupa var burada, onunla hazır çorba yapıyorum. her kullanımdan sonra yıkıyorum onu mecburen yoksa tortu kalıyor.
bardaklar, hayatımızın bir simgesi olsa gerek. geçenlerde instagramda bir raf görmüştüm. bir sürü farklı renkte kupaları dizmişlerdi, sanki duvara asar gibi hani. canının çektiğini alıp kullanıyorsun falan. neden hoşuma gittiğini şimdi anladım galiba. ben bir bardak aşığı olabilirim. bir şey içeceksem, hoşuma giden bana ait bir bardak ile içmek istiyorum. burada mutfakta, yani restorant kısmında zibilyon tane bardak var mesela ama mevcut bardağım varken gidip almam, almaya tenezzül bile etmem gibi hissettirdi. selam olsun tüm bardak severlere. bu da aklımdaki başka bir meseleydi işte.
Yorumlar
Yorum Gönder