dosya : çocuk kalbi
ortaokulda falanız sanırım. türkçe dersindeydik, yaşlılardan bahsediyorduk. ben nedense birdenbire; "yani moruk" demiştim. peşimden de bir kaç kişi; "ihtiyar, bunak, huzurevi kaçkını" gibi şeyler söyledi. türkçe öğretmenimiz baya sinirlenmişti. aradan bir süre geçtikten sonra bile bu konudan dolayı sert davranıyordu bize. özellikle bana tabi ki. neymiş efendim benden beklenmezmiş. alt tarafı bir tane çıtır argo kelime kullanmışız, hatta sokak ağzı bir kelime yani. bunun bu kadar büyütülmesini anlamamıştım. potansiyelini gösteremeyen öğrenci muhabbeti çektim biraz.
annemin son veli toplantısıydı. bir daha da benimle ilgili bir şeye katılım sağlayamamıştı zaten. çok istemişti ama durumu el vermiyordu en başta sağlık olarak. neyse efendim bu veli toplantısında, malum türkçe öğretmeni vermiş de veriştirmiş benim hakkımda. bir tek vatana ihanet suçundan yargılanmamam kalmış geriye. nasıl bir terörist olduğumdan falan bahsedilmiş ki ağlatmışlar kadını. über süper zekiymişim ama kafamı vermiyormuşum, kaba konuşuyormuşum, kitap okumam lazımmış blah blah.
hayatta bazı şeylerin anlamı çok büyüktür. özellikle neden ve hangi imkanlarla yapıldıklarını bilirseniz. annem, o toplantıdan sonra kırtasiyeye gidip bana kitap almış. kulağa çok normal gözükse de, annemin böyle bir parası olma şansı yoktu. kim bilir nerede sakladı o parayı, acil durum parası mıydı artık bilmiyorum. bir kitap ne kadar pahalı olabilir ki? işte öyle olmuyor hayat. benim babam öyle rezil bir adamdı ki. anneme şahsi bir harçlık vermezdi. kadının para harcama lüksü yoktu yani. sadece ekmek aldırabilirdi, ya da çok başka bir ihtiyaç falan. işte annem öyle bir durumda bir yerden para çıkartmış ve bana kitap almıştı.
akşam yanıma gelip, önce başımı okşadı. "benim için bir şey yapar mısın?" dedi. "tabi ki" dedim hemencecik. sonra gitti aldığı kitabı getirdi. "bunu benim için okur musun?" dedi. of ya kitap mı almıştı bana. gereksiz para yaaani. istesem okulda bir sürü var zaten getirir eve okurdum. buna para mı verilirmiş yani. neyse tabi o günlerdeki bakış açısı böyle dese de, ben o kitabı elbette okudum. hatta annem okuyup okumadığımı kontrol ettirme amaçlı bana anlattırmıştı. sonra başka kitaplar okumamı da istedi. böyle sınıf kitaplığında, okul kitaplığında gördüğüm kitapları eve getirir okurdum. annem de gördükçe çok sevinirdi. çok anlamazdı anlattıklarımdan ama benim hevesli anlatımlarım hoşuna giderdi. yalan değil, ben de çok sevmiştim kitap okumayı o dönemlerde. gerçekten güzel şeyler vardı.
edmondo de amicis'den, "çocuk kalbi" isimli bir kitaptı. hatta bazı rivayetlere göre bu kitap; "dünyanın en yararlı çocuk kitabı" da ilan edilmiş. gerçi annem bunu farkında olarak almamıştır ama güzel bir kitap seçmişti. onu bu şekilde de olsa mutlu edebildiğim için içim rahat. elbette deli dehşet hatalarım vardı. ancak, o veli toplantısında söylenen şeyleri bana yansıtmadı. çünkü bir yerlerde neyin ne olduğunu da biliyordu. kötü huylarım olsa da, neticede tamamen kendi yetiştirmişti beni. içimi, kalbimi çok iyi bilirdi. her şeyin bir sebebi vardır. o da benim bazı hatalarımı, bazı sebeplere bağlamıştı. sadece dikkatli olmamı, başkalarının benden rahatsız olabileceğini söylemişti. ben de en azından bir hatayı iki kere yapmamaya özen gösterirdim o dönemler. çocuk kalbi özel bir kitaptı benim için.
onun dışında "uğursuz perşembe" isimli bir kitabı da çok sevmiştim. enfes bir kitaptı. onu sınıf kütüphanesinde bulup okumuştum. bir başka sevdiğim kitap daha var ama onu başka bir dosyada ele alacağım bağlamı biraz daha farklı olduğu için.
artık net bir kitap okuyucusu değilim. yine de geçmişte hatırı sayılır sayıda kitap okudum. belki kafayı biraz versem tekrar edinirim o alışkanlığı ama dikkatim çok kolay dağılıyor. belki bunu biraz çözünce olabilir. kitap işi güzel bir iştir. utanılacak bir şey değildir asla. yazılan her kitap sonsuz saygıyı hak eder. bu da kafamdaki başka bir konuydu.
Yorumlar
Yorum Gönder