dosya : hamo

     körfez'in en işlek yeri; "tütünçiftlik" aynı anda benim de hayatımın bir dönemine kadar gördüğüm en kalabalık yer. körfez'de yaşıyorsan, yolun bir şekilde bu muhite düşer. ezberlenmiş sokakları vardır. daha sonra anadolu'da da çarşılar gördüm, şehir merkezleri gördüm. körfez'in iç dünyası, asla büyük şehirler gibi olamayacak bir durumda. tabi görüp gördüğüm yerlerden de iyi durumda. arada kalmışlık hissinin, ilkel bir dokunuşu gibidir körfez. elbette konu bu değil. körfez'i başka bir dosyada değerlendireceğim.

    bu tütünçiftlik'de, otobüslerin kalktığı durak civarlarında bir adam dolaşırdı hep. "hamo" diye işaret ederlerdi. düzenbaz adamın tekiydi, her yeri sağlam olmasına rağmen bazı uzuvlarına sakat süsü verip sürekli dilenirdi. bu dilenme işi senelerce sürdü aslında. benim için olay ise, küçüklüğümden beri ondan korkmam aslında. hani dilenci olması yönünden ziyade, orada bekleyip dilenen bir adamı kafamda bir kötü karakter olarak kodlamam var mesela. hiç kimseye zarar verdiğini duymadım, belki vermiştir ama ana odağı bu olan bir adam değildi. tabi bu dolandırıcı dediğim yorumlarım, bugünkü yorumlarım...

    küçük bir çocukken, nasıl biri olduğu hakkında fikrim yoktu. esmer, bakımsız ve eski kıyafetli birisiydi. onunla gözgöze gelmekten çok korkardım. yaklaşırsam beni öldüreceğini falan düşünürdüm. nasıl mesela küçük bir çocuk hayaletlerden, canavarlardan korkarsa benim için de korku odağı hamo karakteri olmuştu. bir süre sürdü bu travmatik olay. bazen diyorum neden böyle düşündüm acaba diye? çünkü başka dilenciler de görmüştüm, çok daha kötü halde insanlara da denk gelmiştim ama asla bu hislerde bulunmamıştım. hamo insanı ise, uzaktan görünce bile beni korkuya sevk ederdi. karabasan gibi bir şey olarak kodlamıştım resmen. 

    hatırladığım ilk evde, iki ev yanımızda "fikret" isimli bir adam yaşardı. son derece karaktersiz bir adamdı. babam bile sevmezdi yani. evde, hijyensiz şartlarda pişmaniye üretir bir yerlerde satardı. yani üretim şartlarının çok pis olduğu bilinen bir gerçekti. sanırım dördüncü veya beşinci evliliğiydi. insan sağlığı ile oynamaya doymamış, bazı hanımların akıl sağlığı ile de oynamaya devam ederdi. bu hamo insanı, aslında fikret'in evine girip çıkarmış. ben bunu çok sonraları öğrendim. bir şekilde bir yerlerde, bu adamı yakınlarda görünce ve bulunduğu yerden hareket edemeyeceği fikri kafamda olduğu için, demek ki yakınlarda görünce adamı fantastik bir canlı olarak hissetmişim. dibimdeki eve gidip geliyormuş meğersem. yine de her tütünçiftlik kısmına gittiğimde orada oluyordu. peki bu adam hangi vakitlerde, fikret'in günah dolu pişmaniye üretim merkezine uğruyordu? neden uğruyordu? senelerce aradığım cevapları buraya dökmüş oldum galiba!

    fikret ve hamo koalisyonu, sonradan öğrendiğime göre çıkar odaklı bir işlemmiş. hamo, bu sağlıksız pişmaniyeleri birilerine ulaştırıyormuş. dilenci kimliği de olduğu için, insanlar acıyıp bu pişmaniyeleri satın alıyormuş. eh tabi, fikret'in ucuza mal edip piyasa fiyatının altına bile satsa zarar edemeyeceği pişmaniyeler günün sonunda iki "villian" için de bir ekmek kapısı olmuştu. bu tezgahın, benim travmamla bir ilgili olmadığının farkında olsam da. hamo'nun bir yerlerde, benim sokağımda gözükmesi hoş olmamıştı. küçük bir çocuğu deli gibi korkutuğunuz için ikinizden de hoşnut değilim. ikisini de görmeyeli seneler olmuştur. bir tanesi, üretim koşullarını iyileştirmeden pişmaniye üretmeye, diğeri ise her yerini sargılayıp; "dünyanın en sakat adamı" numarası yapmaya devam ediyor olsa gerek. 

    bu da aklımdaki başka bir meseleydi işte...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

dosya : ipek

dosya : gravity falls

dosya : it crowd