dosya : kaan boşnak

     ilk kez "yüzyüzeyken konuşuruz" grubunu akgöz sayesinde dinlemiş oldum. liseden kalma bir konu.. yani sırf o dinliyor diye, ayak uydurmak için dinlemiştim. hoşuma da gitmişti ne yalan söyleyeyim. değişik bir tarzları vardı. yazdıkları sözler, mevcuttaki şarkılardan farklı geliyordu. o dönem her çıkardığı şarkıyı takip etmiştim. tabi solistleri kaan boşnak efendinin de solo çalışmalarını takip ederdim. fazlasıyla mistik bir adamdı çünkü o dönem için...az evvel youtube bana, "düşünme hiç" şarkısının kaan boşnak yorumunu önerince sanırım bahsedilme sırası kaan boşnak'a geldi..

    konserine gittiğimizde gayet güzel bir performans sergilemişti. gayet keyif almıştım o geceden. akgözle beraber gitmiştik ve çok başka birisi daha denk gelmişti. iki arada bir derede hissettiğim bir akşamdı. hani unutulmayacak gecelerden birisine sebep olmuştu benim için, o dönem için de sürekli dinlediğin birini canlı görmek hoş bir hadiseydi. ekşideki malum entrylerden birisi gibi, "bir kıza aşık olmuş, ancak kız bu adamı ezik gördüğü için olmamış" tadında şarkılar yapıyordu. işte o şarkılar sebebiyle de hayalini bile kuramayacağı bir hayata doğru ilerliyordu. 

    kafa yapısı, düşünceleri sistemin karşısında göstermeye çalıştı ünlendiği süreç boyunca. hatta yapım şirketleri vardı, bunlara haksızlık yaptığı gerekçesiyle tek taraflı olarak tavır koydular o dönem. bir süre çok hareket ettiremediler kafalarını, o sıralar da kaan boşnak'ın artık ünlendiği zamanlar. aslında mesele; "keşfedilmeyi bekleyen şarkılar" hadisesinden çıkıyor. bu adamı ve grubunu, şarkıları az sayıda insan keşfediyor. yorumlarda bile; "umarız herkes keşfetmez, tadı kaçmaz" minvalinde şeyler söylüyor. insanlarımız alışmış, bir şey ne kadar büyürse kalitesini o kadar çabuk kaybeder çünkü.

    aslında kaan boşnak müzikal kalitesini kaybetmedi. karakterindeki sıkıntılar ortaya çıktı. utangaç sevgisini, şarkı sözlerine ekleyen. alternatif bir şeyler hatta bizden bir şeyler koymaya çalıştığı için benimsediler. şarkılarında kavuşma hali pek yoktu, hatta bazı duyguları söyleyememe durumu vardı. hep bir kaybediş, hep bir başarısızlık. çok fazla kadına aşık olmak, çok fazla kadına ihanet etmek. günün sonunda hep bir pişmanlık, olmamışlık hissi. ancak sevgisi hala yüksek. sanırım böyle parçalarla girdi insanların kalbine, seveni çok sevivordu çünkü. sonra da işler farklı yöne evrildi. bu sefer kovalayan değil kaçan oldu çünkü. reddedilmekten yılmayan bu adam, artık kendisine gelen taleplere göre karar veriyordu. birini istediği zaman, onu kazanma şansı artıyordu. bu da hal ve hareketlerine vurdu. özel hayatını elbette çok bilemem ama pek doğru bir hayata evrilmedi işler. çok para kazandı, çok fazla konser verdi. festivallerin yancısıyken, kapalı gişe mekanların grubu oldu. ün, şöhret, para... haddinden fazla bile gelmiş olabilirdi aslında. günün sonunda şarkılar değil, kaan efendi bozuldu.

    yine bana ait olmayan bir yorum yapacağım mesela; "türk tipi ünü ve parayı bulunca karakter değiştirme huyunun en bariz örneklerinden biri daha. ''kime sarılmak istesem kollarım yetmemiştir'' diye şarkılarla çıkan birinin ''içine çocuk koymak istiyorum'' a dönüşmesinin başka tanımı olamaz." ortaya çıkan o mesaj ss'lerine çok güldüm ama finalde aslında bir çöküşün temsiliydi. ne hale gelmişti o melankolik çocuk. onu çok severdim, bütün şarkılarını dinlerdim ama insanların onu artık sevmemesine hak veriyor ve buna katılıyorum. mesela eşini ve sevgilisini dövdüğü haberleri çıktı. gerçekten mi yani? insanlar senin ezik aşık hallerini sevdiler, ve sen şimdi bir maskülenitenin esiri mi oldun? bunu sana ne yaptırmış olabilir kaan efendi? belki bugün, seni dinleyen insanlar bile hala şarkılarını dinlediklerini söyleyemiyorlar. her zaman sanatçıların, sanatlarıyla özel hayatlarının bir tutulmamasından yanayımdır. tükettiğim içeriğe bakarım, yapan kişiye değil sonuçta. ancak sen insanların sana olan hayranlıklarını elinden aldın yani. kötü bir örneksin, doğru değilsin. ne kaldı geriye bunca seneden sonra? hep aynı kalmanı hiç kimse bekleyemezdi tabi ki, ancak insanlara kendini tanıtttığın kişi ve finalde dönüştüğün kişi aynı olmadı. dedim ya seni çok severdim. bugün şarkılarını dinlerken bile çekiniyorum, kendi kendimeyken bile. bu başkalarının tepkilerinden çekinme konusu değil. tamamen bireysel olarak sana karşı bir kırgınlık. keşke düzgün bir adam olarak anılmaya devam etseydin ne diyelim. 

    dökülen saçların, doğu demirkol'un trt dizisine yaptığın müzik, ya da konserlerde yaptığın saçmalıklar değildi mesele. zaten sanatını çok iyi icra ediyordun. bir zamanlar telefonumdaki mp3 listesinin büyük çoğunluğunu kaplayan adamın müzik kalitesine değildi sözlerim. belki yaş ilerledikçe olgunluk artar diyelim. kaan boşnak'ı annemin felçi yatağında olmasına rağmen, dinlerken elleriyle ritim tuttuğu; "ateş edecek misin?" şarkısı ile anmaya devam da edeceğim nihayetinde. ya da ilk dinlediğim; "ölmemişiz" parçasını her açtığımda aklıma gelen ergenlik anılarımla, veya telefonumun alarm sesi yaptığım, her sabah ninni gibi gelen; "güç para zıvana" isimli çok kısa çalışmayla hatırlayacağım. başkasından çarptığı anlaşılsa da bence çok değişik bir teması olan; "tarla" şarkısını da severdim tabii ki. örnekler bitmez. ortaya eser koymak, o eseri kendine bir zırh gibi tutmaya benzemiyor tabi. keşke insanlar hiç yanlışlara düşmese değil mi? her ne olursa olsun aklımda iz bırakan parçalar için de teşekkür etmek lazım tabi haliyle. 

    bazı şarkılarında, hiç çekinmeden verdiği o dönemki gözde kızların isimleri bir bir gözümün önünden geçiyor. hepsinde ayrı bir başarısızlığı vardı gerçekten. bu beatmucit ceyhuni denilen elemanla yaptığı; "ip salla" şarkısı da başka güzeldir bu arada. aklıma gelmişken bunu da not edeyim buraya. zaten tonlarca güzel şarkısı var da, benim için en anlamlı olanlarını buraya iliştirmeyi seçtim.

    bu da aklımdaki başka bir meseleydi işte...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

dosya : ipek

dosya : uygur kardeşler

dosya : gravity falls