dosya : kartpostal

     kartpostallar, dijital çağın hızla ilerleyen akışında unutulmuş birer hatıra kutusu gibi. bir zamanlar ellerimizin arasından geçen, özenle seçilmiş ve arkasına duygulu notlar düşülen bu küçük kartlar, şimdi bir nostalji objesi haline geldi. yine de, kartpostalların büyüsü, onları unutturmayacak kadar derin bir yerlerde saklı. benim hatırladığım ilk kartpostal, bir kar yağışını simgeliyordu. öyle güzel bir renk paleti vardı ki, sanırım birinden anneme gelmişti. üzerinde de çok güzel şeyler yazıyordu. kartpostalın bir hediye olması fikri o zamanlar bile cezbetmişti beni.

    bir kartpostal seçmek aslında bir hikâye anlatmaktır. bir manzarayı, bir şehri ya da bir duygu anını yansıtan bu kartlar, gönderenin gözünden alıcıya bir pencere açar. bu pencereden bakarken, gönderilen yerin atmosferini hissetmek ve o anın bir parçası olmak mümkündür. işte bu yüzden, bir kartpostal seçmek, hızlı bir mesaj atmaktan çok daha fazlasıdır; bir düşünce ve özen sürecini gerektirir. kartpostalların en güzel yanlarından biri, kişisel dokunuşlarıdır. el yazısıyla yazılan notlar, göndericinin karakterini ve hislerini taşır. mürekkeple kağıt arasındaki bu ilişki, zamanla daha da kıymetlenen bir iz bırakır. elektronik ekranların soğukluğu karşısında, kartpostalların sıcaklığı, dokunduğunuzda hissedilir.

    bugün, kartpostalları birine göndermek belki nadir bir eylem oldu ama koleksiyon yapmak hala birçok insanın tutkusu. eski kartpostallar, tarihin farklı dönemlerinden hikâyeler taşır. bir turistin 1950'lerde paris'ten gönderdiği bir kart, sadece bir resim değil, aynı zamanda o dönemin sosyal ve kültürel izlerini de taşır. bu kartları toplamak, bir nevi geçmişe yolculuk gibidir. dijitalleşme, kartpostalları hayatımızdan büyük ölçüde çıkarmış gibi görünse de, aslında yeni bir perspektif sunuyor. insanlar, kendi fotoğraflarını kartpostal haline getirip kişiselleştirebiliyor. bu da, eskiyle yeninin birleştiği bir alan yaratıyor. belki de kartpostallar, geçmişin romantizmini ve günümüzün yaratıcılığını bir arada sunan bir köprü haline gelmiştir.

    kartpostallar, zamanı durdurmanın bir yolu gibi. kısa bir mesajla, o anı geleceğe taşımanın bir yöntemi. belki de bu yüzden, bir çekmeceye atılıp unutulmuş gibi görünen kartlar, yıllar sonra bulunduğunda hala aynı sıcaklıkla okunur. bu yüzden, bir dahaki sefer bir kartpostal gördüğünüzde, ona bir şans verin. belki de anlatacak bir hikayesi vardır. ben şahsen bir kartpostal gördüğümde hep dalıp giderim. tabi bazen dümdüz bir şehir manzarası veya şehir resmi de olur bu kartpostallar. ancak yine de günün sonunda bu kartpostalın ne amaçla alındığı, hangi duygu gözetilerek başkasına gönderildiğine dair bir anlam çıkar. ben hala daha insanların birbirlerine kartpostal gönderdiği bir dünyayı savunuyorum.

    mersinli'nin evini boşaltırken yardıma gitmiştim. orada daha evvel kalan öğrenciler bazı eşyalarını bırakmıştı. hamsi şeklinde bir kalem bulmuştum mesela, sonra kocaman sürahi ya da çorba kasesi gibi bir bardak, anahtarlıklar bulmuştum ve elbette bir sürü kartpostal. gerçekten çok hoşuma gitmişti. bir tanesinde sanki bir resim tablosu vardı, bir tanesinde ise kahire manzarası vardı, bir tanesinde bir manzara vardı, bir başkasında da pulp fiction filminden bir görüntü vardı. mesela bu kartpostallar tam bir koleksiyon ürünü olabilirdi. inanın nasıl gözüktüğü ile bir ilgim yok, sadece hikayesi olan kartpostalları biriktirmek isterdim. onun için özel bir dosyam bile olurdu. sanki mektup koleksiyonu yapmak gibi ama daha basit cümleli ve görsellikleriyle..

    bugün geriye baktığımda elimde hiç kartpostal olmaması çok ironik gerçekten. yine de çok severim. her zaman aklımda bir jest olarak kalır kartpostal işi... bu da aklımdaki başka bir meseleydi işte.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

dosya : ipek

dosya : gravity falls

dosya : it crowd