dosya : la noia

     bu şarkıyı son bir senedir çok seviyorum. her şeyin daha normal olduğu zamanlarda da, berbat olduğu zamanlarda da ve tabi ki neyin ne olduğunu bilmediğim zamanlarda da... "la noia", "angelina mango" tarafında söylenen italyanca bir şarkı. ilk önce 2024 san remo müzik festivalini kazandı, ardından da 2024 eurovision şarkı yarışması'nda italya'yı temsil etti. "la noia" italyanca'da; "can sıkıntısı" anlamı taşıyor. ben de bu yazımda hem bu şarkıyı onurlandırmak istedim, hem de can sıkıntısından bahsetmek istedim. 

    bu şarkı, yoğun bir şekilde monotonluk ve hayattan duyulan bıkkınlık temasını işliyor. sözlerdeki "noia" tekrarları, bir tür çıkmazda olma hissini yansıtıyor. şarkının anlatmak istediği şey, insanların hayatın rutininden nasıl sıkıldığı, kendi iç dünyalarındaki boşluğu ve anlam arayışını hissettikleri, ama bir yandan da bu durumdan kaçmanın yollarını aradıkları... burada sıkça bahsedilen "noia", bir tür umutsuzlukla karışmış bir huzursuzluk ve tatminsizlik hali gibi görünüyor.

    angelina mango bu şarkıda, çevresindeki dünya ve toplum hakkında da eleştirilerde bulunuyor. "business" ve "princess" gibi ifadeler, bireysel başarı ve toplumsal normlar üzerine bir ironi içeriyor. kendi hayatını yaşamaya çalışan biri, toplumsal baskılarla karşılaşırken bir yandan da "yavaşça büyüyen" bir psikolojik yük taşıyor. yani, her şeyin hızla geçip gittiği bir dünyada anlam bulmak zorlaşıyor. ancak, tüm bu içsel karmaşanın içinde bile bir "noia"dan, yani sıkıntıdan kaçmanın yolu olarak eğlence ve parti gibi geçici çözümler bulunuyor.

    bu şarkıyı dinlerken, içinde bulunduğumuz zamanın boşluğu ve sürekli olarak bir şeyler arayışında olma hali bize bir tür "duygusal uyuşukluk" hissi verebilir. şarkının ritmi ve cumbiası, dışarıdan bakıldığında eğlenceli ve hareketli olabilir, ancak sözlerdeki anlamsızlık ve boşluk hissi, bu eğlencenin sadece bir kaçış olduğunu hatırlatıyor. yine bu şarkıyı dinlerken, bir yandan bu çelişkili duyguyu hissedebiliriz. eğlenmeye çalışırken, aslında daha derin bir boşluk hissi içinde olduğumuzu fark edebiliriz. sanki yaşamı anlamak için sürekli bir arayış içindeyiz ama bu arayış sürekli bir şekilde erteleniyor.

    sanırım şarkının ritminde aldığım hazzı, sözlerini irdeleyince de aldım. bu şarkı katıldığı eurovision'da başarı elde edemedi. bence etmeliydi tabi o ayrı mesele. elbette angelina sahnede çok güzeldi. san remo'da giydiği kıyafeti daha çok beğenmiştim ama isveç'te de gayet güzel bir sahne yapmıştı. şarkıyı söylerken girdiği haller her izlediğimde yine hoşuma giden bir sekans. ben kendisinden her zaman razı olacağım. gözlerimi kapatıp bu şarkıya bıraktığımda, hele ki anlamaya başladığımda bana hep bir kaçış oldu. çok sık tüketmemeye, bunu normalleştirmemeye çalışıyorum. yine de bazen böyle özel şarkılar benimsemek insani olarak zirve bir olay. 

    can sıkıntısı, benim hayatımda oldukça yer etmiş bir şey. ömrüm boyunca bir şeylerden dolayı canım sıkıldı. aktivitesizlik nedir iyi bilen birisi oldum. yine de her dönemde kendimi oyalayacak bir şeyler bulumuşumdur. çocukken hayal dünyamı öyle güzel kullanıyordum ki, öyle gerçek yaşıyordum ki var olmayan durumları ve mekanları, can sıkıntımı hep bir şekilde giderebiliyordum. ki bu özelliğim büyüdüğümde de, bu yaşımda bile tek başıma olduğum zamanlar benimle devam etti. öyle farklı dünyalarda yaşarken hissederim ki kendimi bazen, işte o an anlarım ki canım çok sıkılmıştır.

    bazen de bir şeye kızdığımızda, ya da moralimiz bozulduğunda canımız sıkılır. aslında aynı muameleyi gösteririz bu durumlarda da. kafamızı oyalacak bir şey buluruz can sıkıntımız geçsin diye. ben mesela genelde beni güldüren, mutlu eden şeylere odaklanırım. bazısı ise kendini oylayacak şeylere odaklanır. kişiden kişiye değişen bu durum nihayetinde can sıkıntısı denilen düşmanı çoğu zaman ortadan kaldırır. bugünlerde canım çok sıkılıyor, aşarken de çok zorlanıyorum. ne eski ben kaldı her an bir yol bulacak, ne de beni kolayca terk edecek türde can sıkıntıları. aşılıyor, önüne geçiliyor tabi ama süresi uzuyor işte. öyle bir iki saatlik of pufları öyle özledim ki. şimdilerde günler süren can sıkıntıları buluyor beni. sebepli veya sebepsiz kendimi tıkanmış hissedebiliyorum. günün sonunda bunları aşmak için fazlaca çabalamak ve beni yorsa da aşmak en azından tatmin edici diyebilirim. 

    can sıkıntısı gidermek için, alışkanlıklar edinmek bence güzel yöntem. hani her gün düzenli yapmaya şartlandığımız bir şey bir nebze can sıkıntımızı giderebilir. bu uzun vadede bir rutine bağlar evet, ama ilk başlardaki acaba ayak uydurabilir miyim heyecanı bile insanı can sıkıntısından alır götürür diye düşünüyorum. en azından bende işe yarıyor. bu blog bile benim bir can sıkıntımın örneği aslında, ilk başlarda düzenli yazmak korkutucu ve zor gelse de, bugünlerde bu işi bir düzene bağladıkça yeni günlerin yazısı bana heyecan yaratıyor. neticede her gün yeni bir konu, yeni bir şeyler gerekli. bu da üretken kısmıma bir takviye oluyor. 

    insanlar sıkılmaya devam edecektir, ancak her sıkıntı da bir şekilde sona erecektir. çoğu zaman olumlu ama bazen kaçınılmaz sonlarla. istatistik, olumlu olanı gösteriyorsa kaçmaya ya da bekletmeye gerek yok. ayrıca hiç sıkılmasaydık, çok sıkıcı bir dünya olurdu. sıkılalım ki, hayatımıza yenilikler katabilelim diye düşünüyorum. angelina hanım'a bol bol selam ederek, bu da aklımdaki bir başka konuydu...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

dosya : ipek

dosya : uygur kardeşler

dosya : gravity falls