dosya : okul başkanlığı

     her zaman içimde gizli bir siyasetçi yatar. sınıf başkanlığından tut, okul başkanlığı seçimine kadar. okul dönemlerinde bir seçim varsa hep aday olmuşumdur. malesef sadece bir kez kazanabildim. 

    çok küçükken sınıf başkanlığı denemelerini hatırlıyorum. beni hiç seçmezlerdi. hatta en unutamadığım şey, bir seferinde herkes oy verdiği kişiyi kağıda yazsın demişti öğretmenimiz. o sırada sınıftan bir çocuk bana yaklaşıp, "sen beni yaz, ben de seni yazıcam" demişti. salaklığa bak bendeki, hemen de inanmıştım. aslında inanmamam için bir sebep yoktu, içten bir teklif de olabilirdi. bugün baktığımda mantıksız tabi, kendi oyumu feda ediyorum başka bir oy için. çocuk aklı işte, ne kadar 800 iq olsam da akıl edemedik. tabi ki de verdiği sözü tutan birisi olarak o çocuğa oy attım. oylar açıklandığında benim ismim hiç çıkmadığında kandırıldığımı anlamıştım. bir başkası da oy vermemişti zaten. kendime oy verseydim en azından bir tane oyum olurdu değil mi? sınıftakiler hep aynı kişileri başkan yapıp duruyorlardı, beni hiç seçmiyorlardı. sürekli aday oluyordum ama cıks yani. bir gün yine sıfır oy almıştım, oturdum ağlamaya başladım. kendimi acındırmak için değil ama gerçekten sinirlenmiştim. bir kere de beni seçin ya deli misiniz oğlum siz? ben ağlayınca, sebebini sordu tabi öğretmen. sonra da başkanlık muhabbeti olunca; "yaaa kıyamam" işinden mütevellit beni fasulyeden yardımcı yaptılar. ancak bu sınıf susturma işlerini güzel yapıyordum, milletin hoşuna gitmişti. ilkokul bitene kadar habire sınıf başkanı seçip durdular beni. bilseydim daha evvel ağlardım. sanırım bu işleri sevdiğimden ciddiye alıyordum. 

    daha sonra ilkokulda yine, bu okul başkanlığı meselesine kafayı taktım. altıncı sınıftan itibaren her sene aday oldum. ilk aday olduğumda elbette ki kocaman okulda 4 oy alabilmiştim. yine de çok sağolun çocuklar... ertesi sene tekrar denedim şansımı. üç adaydık: ben, bir tane gözlüklü oğlan ve pelin diye bir kız. pelin tam bir kolpaydı ya. sınıfları beraber geziyorduk bu tanıtım işi için, yok etkinlik yaptıracağım, yok konser verdireceğim salladıkça sallıyordu. ben de gayet realist vaatler veriyordum. tam bir siyasetçi gibiydim ama dürüst idim. o seçimde de tokatı yiyerek yerimize oturduk. ancak çok az bir oy farkı ile yenilmiştim. gözlüklü olan oyları bölmüştü resmen, o olmasaydı ben kazanırdım... son sene geldiğinde ise, amerikan sistemine dönmüştü iş artık. iki adaydık. çok hırslıydım kazanmak istiyordum bu sefer. 

    sloganım bile hazırdı; "oyunuzu yalana değil, doğruya verin!" artık söylemlerim de karşı adayı, pelin hoca'yı taşlar vaziyete gelmişti. gittiğimiz sınıflarda, geçen seneyi eleştiriyordum. tutulmayan sözlerden bahsediyordum. o ise kendini başarılı görmeye devam ediyordu. kendi kendime seçim çalışması yapıyordum. mesela bedava site açma yerlerinden bir seçim sitesi açmıştım hala da durur o site ahahah. halbuki kimse görmemiştir bile. çok ciddiye almıştım yani. kağıt bastırıp dağıtıyordum. her tenefüs bir sınıfa gidiyordum. hele seçim sabahı, herkes sıraya girmişken bize mikrofon verip oy isteme konuşması yaptırmışlardı. bütün konuşmam, pelin hoca'ya salvolardan ibaretti. değişim istiyordum... bu sefer kazanmıştım seçimi. hem de büyük farkla! tatmin duygusunu yaşadığım bir başka meseleydi. ilk kez bir şeyi kazanmış bile olabilirim bilemiyorum. harika bir duyguydu. 

    okul başkanı olunca bir nane ile uğraşmadım. sanırım ünvandan ibaretti. sadece bir kez, müdür bey beni; "okul başkanları toplantısı" isimli bir yere götürdü. ilçenin mi, ilin mi ne.. okul başkanları toplanıyordu. onlar da o toplantıda bir başkan seçeceklerdi. hiç kimseyi tanımıyordum ama bendeki de sapıklık artık ne yapalım.. orada da aday olmuştum. yine beş dakikalık bir konuşma. görev tanımını bilmediğim halde, bir şeyler söyledim. yüksek bir konuşmaydı ve finalde alkış aldı. keşke adımı da söyleseydim ahahah. eski tanıdık bir his tekrar beni bulmuştu oylama sonucunda. sıfır oy! müdür bile üzülmüştü o an; "ulan en güzel sen konuşmuştun.." demişti. yanındaki müdürlere falan övmüştü beni; "bu çocuk tam seçim canavarı" falan demişti.

    lisede başkanlık işine bir kere göz attım ama bir bölüm sonu canavarı vardı. toprağı bol olsun, erken öldü o çocuk ama bizim lisede her sene başkan olmuştu. yani herif bu işin piriydi, çok sevilen biri de olunca kazanıyordu. başkanlık işini denemek için, onun mezun olmasını bekledim. tabi ben de son sınıfa gelmiştim. aday olursam da kazanırım diye düşünüyordum yani. derken çok çok ilginç bir olay yaşadım. müdür yardımcımız adem bey, bana siyasi yasak getirdi. haydaaa! nereden çıkmıştı bu. açık seçik, adam adaylığımı veto etti. tehlikeli bir aday olduğumu düşünüyordu. "demokrasi nerede hocam?" dediğimde, "ben demokrasiye inanmıyorum zaten." demişti. ısrar ettikçe asla istediğimi elde edemedim. yani bir takım haylazlıklar, haytalıklar bilmem ne kesin kazanacağım seçimde artık siyasi yasaklı olmuştum. resmen bana; "artık sınıf başkanı bile olamazsın" muamelesi çekiliyordu. adem hoca da bu kararıyla gayet övünüyor, ortamlarda bahsediyordu. siyasi olarak tehlikeli birisiydim. ben de bu gücü başka şekilde kullanmaya çalıştım. adaylara şöyle bir baktım, bir tanesi favoriydi kaslı bir çocuktu sonuçta. ben karşısındaki elemanın listesine girdim. resmen dışarıdan destekler bir halde seçime soktum çocuğu. eh kazandık da... finalde adem hoca'nın yanına hususi olarak gidip; "ben bir şekilde seçime girer kazanırım..." diye ayarı da vermiştim. zaten ben girseydim kazanacaktım o da biliyordu ama neden yasakladığını hala anlamış değiliz. lisede de okul başkanı pek bir şey yapmıyormuş zaten. 

    benim kafada daha çok, seçim sürecinde kurduğum oyunlar dönüyor hala. sanki gerçek bir türkiye seçimi gibi, sınıf sınıf oy hesabı yapardım. kişi kişi ikna etmeye özen gösterirdim. sessiz sakin tiplerin kafasına girerdim. bir kadro kuracaksam, işe yarar çocukları toplamaya çalışırdım. benim için her şey oydu. aslında siyasete kayan bir bölümden mezunum, belki bir gün siyasete zıplayabilirim ama bu sefaletle yolun karşısına zıplayamıyorum o da ayrı mesele. elbette bütün bu seçim süreçleri, taht oyunları ve ilk sonuçların gelmesine kadar olan heyecanlı bekleyiş hala aklımda. iyi bir lider miyim asla bilmiyorum ama her seferinde iyi bir adaydım. ilkokulda, bu temizlik kolu, bilmem ne kolu gibi şeyler olur ya. o kollardan birisindeyken, tanımadığım bir öğretmen bana; "sende tam belediye başkanı ismi var." demişti. yazık yazık... çıtamız daha yükseklerdeydi de, bu ülkenin siyasetinden de bi cacık olmayacağı belli gibi. bu masumane seçim serüvenlerini bir daha asla yaşayamayacağımı bildiğim için çok başka kıymetli geliyor olsa gerek.. bu da kafamdaki başka bir konuydu işte...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

dosya : ipek

dosya : gravity falls

dosya : it crowd