dosya : teğmen dan
aslında bahsedeceğim şey dümdüz; "forrest gump" filmi ama bu film özellikle bir karakteri ve bir sahnesiyle beni çok etkiler. film olarak da genel hatlarıyla eşsiz bulurum ama özellikle; "teğmen dan" yani "lieutenant dan taylor". yani spoiler alert falan, buraya birisi girip de izlemediyse burayı okumadan izlesin yani ne diyim kült film izlemeyeni dövüyorlardır bile. her neyse...
forrest ilk olarak vietnam'a gittiğinde tanışıyordu teğmen dan ile. son derece havalı bir giriş.. deli bir savaş dönüyor ve orada çok rahat tavırlarla takılıyor falan. aslında ilgi çekmesi gereken kısım burasıymış gibi geliyor en başta. yani yarı muzip, yarı korkusuz bir asker. bundan daha fazlası olamaz. zaten böyle filmlerde olur böyle hikayeler gibi gibi.
beni asıl etkileyen kısım ise, teğmen dan'in öylesine verdiği bir sözü tutmak için, taa karides teknelerine kadar giden yolculuğuna uzanıyor. iki bacağı kesik olmasına rağmen, teknede takılması ve o halde hayatı yaşaması biraz garipti. bir gece fırtına çıkar, o civardaki tüm karides teknelerini batıracak bir fırtına hem de! teğmen dan, kendini geminin büyük direğine bağlar, yelkenin tutturulduğu direk işte. gözcü kulesi gibi bir şey aslında ama bir şekilde oraya bağlayabilmişti kendini. sıkı sıkıya bağlı olduğunu da düşünürsek, gemi batmadığı sürece o durumda sadece yağmuru ve rüzgarı yiyordu. ardından direkt tanrı ile bir konuşma sahnesi var. benim için çok etkileyici. yani çok film izlemişimdir ama bana bu kadar geçen bir duygu olmamıştı.
her ne kadar bir film de olsa, karakterin hissettiği duyguları anlayabiliyorum. önceden de anlardım ama hayat beni oradaki sahneyi tamamen benimsetecek durumlara soktu. teğmen dan, hayali olan askerlik mesleğini yarıda bırakmış bir karakter. zaten olması gereken, ailesinin de başına gelen şey savaşta ölmek. erkenden ölmek. bir amaç uğruna ölmek. hızlı yaşayıp, genç ölme felsefesinin bir türü gibi, ama finalde senden sonraki aile fertleri seni iyi hatırlayacak. forrest bu kadere engel oluyor, vietnam'da ölecekken kurtarılmış halde buluyor kendini teğmen dan. aslında buraya kadar haklı olan yine kendisi. forrest'ın onu kurtardığı pozisyon, o an için pek övünülecek bir pozisyon değil. birliği baskın yemiş, bir çok kayıp vermiş ve o savaş alanında yenilmiş bir teğmen. bir kahramanlık hikayesi bile yazamaz. üstüne üstlük, iki bacağını birden kaybediyor. ilerleyen sahnelerde, özellikle hastanede bunun aslında forrest'ın düz mantığındaki gibi iyi bir olay olmadığını aktarıyor. orada forrest'a şöyle bir söylemişti; "hepimizin bir kaderi var!" yine haklıydı. forrest'ın iyi bir karakter olmasından ziyade, teğmen dan aslında uzun vadede kendisine kötülük olan bu olayı affedip, salak da olsa iyi niyetli olan forrest karakterine kucak açıyor. öylesine verdiği sözü tutabilecek kadar da onurlu bir adam ayrıca.
işte o fırtına sahnesinde tanrı ile yaptığı; "kaybedecek hiçbir şeyi olmayan" adam konuşması günün sonunda kaderi tersine evrilmiş bir adam olarak doğduğunda ona farklı hisler yaşatıyor. bir gece önce tanrıya söven, çıldırmış vaziyette yaşadığı durumdan hiç etkilenmeyen dan, ertesi gün tanrı'ya inanmaya başlıyor. ben de benzer bir an yaşadım yakın zamanda. bir inanç çatışması değildi benimki, yaratıcıdan çok hayatın kendisi ile olan bir münakaşa idi. olabilecek en kötü halde olduğumu düşündüğüm bir anda isyan noktasına gelip çıldırmıştım. daha kötü olamazdı çünkü biliyordum, o an yaşadığım da kötü bir durumdu çünkü. en kötüsü olmadığı için çılgın bir kahkaha ile bağıra bağıra konuşmuştum. insanlar bana bakıp delirdiğimi zannetmişti. çok yakın zamanda oldu bu olay aslında. sonra işler değişti, buraya geldim. yeni bir düzen kurdum, farklı bir duruma evrildim. daha huzurlu, daha hayatla barışık bir insan oldum. teğmen dan'in ne hissettiğini anlıyorum bugün daha iyi. dedim ya bir film karakteri bile olsa, bir insanın kaynama noktası çok feci bir noktadır. hangi anda, ne şekilde bunu yaşadığımız da önemlidir tabi ki. o andan sonra hayatta hiçbir şeyin eskisi gibi olmama ihtimali vardır pek tabii. lakin ben şanslı olanlardanım. her geçen gün, öbür günden daha iyiye gitti şükürler olsun. yine gider mi bilmiyorum ama o çıldıran çocuk değilim şimdilerde, daha ortalarda bir yerdeyim.
bu film hakkında ayrı bir şey yazar mıyım bilmiyorum. yine de teğmen dan ve benim için ikonik olaran o fırtına sahnesi burada yazılmaya değer bir şeydi. bu da kafamdaki başka bir konuydu işte.
Yorumlar
Yorum Gönder