dosya : bulmaca
oldum olası bulmaca işini severim. biraz fazla yaşlı bir alışkanlık olsa da böyle gazetelerin bulmaca eklerini doldurmak epey hoşuma gider. o kocaman çengel bulmacada çoğunu bilmediğim sorulara rağmen, tek tük de olsa dolduruyor olabilmek iyi hissettirirdi. hatta bir zaman bir bulmaca kitabı da almıştım bu zevkim uğruna.
o kocaman gazete kağıdından ziyade, daha küçük ölçekli bulmacalarda ise bilmediğim cevapları bakarak tamamını doldurma eğilimi oluşuyor. işin ilginci, hafızam mükemmel olmasına rağmen bulmaca sorularına olan cevapları hep unutuyorum. hani bakarak doldursam bile, başka bir zaman farklı bir bulmacada aynı soruyu bulamadığım oluyor. bulmaca zekam gerçekten zayıf. tabi bu soru-cevap bulmacalarında geçerli.
mesela bu kelime avı işini çok severim ve genelde kusursuz yaparım. gözlerim deli gibi kelimeleri işaretler ve bulur. sonracığıma bu şifreli harf bulmacalarına da bayılırım. yani mesela kutularda sayılar yazar ya hani, o sayılara da bir harf gelir ve öyle öyle diğer sayı-harf karşılıklarını da bularak bulmacayı tamamlarsın. hah işte o olayda da keyif alırım. tabi ayırca bu hem sayı hem de kelime yerleştirdiğimiz bulmacaları da çok severim.
sudoku işi de hoşuma giden bir iş. ancak en kolayı tabi ki! bu zor dedikleri sudokulara kafamın basmadığını fark ettim. kolay ve ortaları yapıyorum, çabalıyorum da zor olanları asla yapamıyorum. bulmaca işi çoğu zaman kafamı çalıştıran bir iş, mümkün olsa her gün bütün bulmacaları çözmek isterdim ama böyle kalkışmalarda sıkılıp devamını getiremiyorum. beynim biraz zor bir zanaat ve canlı tutmak, çalışır vaziyette tutmak için sürekli bir aksiyon gerekiyor. çok fazla boş bırakınca, gerektiği zaman afalladığımı fark ettim çoğu deneyimimde.
bulmaca dünyası, zihinsel bir macera gibidir; bazen tek bir soruya odaklanırken bazen de kafamızın içinde kaybolduğumuz bir yolculuğa çıkarız. başlangıçta basit gibi görünen ama gittikçe karmaşıklaşan bu oyun, aslında beynimize işkence etmeden, onu çalıştırmanın en eğlenceli yollarından biri. tabi bu bahsettiğim genel bir bulmaca sekansı, hani çeşitleri elbette var ama günün sonunda bir cevap bulmalı ya da her şeyi istenilen hale getirmeli işlerden bahsediyorum. bulmacaların en güzel yanı, onların küçük, gizemli sırlarla dolu olmasıdır. her bir ipucu, bir anahtar gibi, bizi doğru cevaba götüren bir kapıyı açar. tıpkı bir dedektif gibi, her doğru yanıt, biraz daha fazla ışık tutar karanlıkta kaybolmuş gibi hissettiğimiz anlara.
bu zeka sorularını da bulmaca gibi nitelendirebiliriz. küçükken kocaman bir kitap vardı, içerisindeki zeka sorularını bugün bile hatırlıyor aklıma geldikçe başkalarına soruyorum. mesela; "padişah, vezirini öldürmeye karar vermiş. yine de onu çok sevdiği için ölüm şekline kendisinin karar vermesini istemiş ve demiş ki, bana son bir şey söyleyeceksin eğer doğru bir şey söylersen okla vurulacaksın, yalan söylersen asılacaksın... vezir öyle bir şey söylemiş ki iki ölümden de kurtulmuş. vezir ne demiş olabilir?" gibi gibi... bir cevabı olan ve onu bulmamız istendiği her şey bulmaca olabilir gibi geliyor bana...
bulmaca çözmenin aslında yaşamla da ilgisi vardır. bazen çözüm bir adım ötede, bazen de tam karşımızda, ancak biz o adımı göremeyiz. bazen çözüme ulaşmak için birkaç kez denememiz gerekir. tıpkı hayatın sunduğu zorluklar gibi: bazen her şey birbirine karışmış gibi hissedilir, ancak doğru bakış açısını bulduğumuzda her şey yerine oturur. bir başka ilginç tarafı ise, bulmaca çözerken farkına bile varmadığımız bir yeteneği keşfetmektir. her yeni soru, bir şeyleri daha iyi anlamamıza, mantıksal düşünme biçimimizi geliştirmemize yardımcı olabilir. belki de bu yüzden birçok kişi bulmaca çözerken kendini kaybetmekten keyif alır; çünkü zihin bir noktada çözüm yoluna girdiğinde, tüm dış dünya seslerini duymaz olur.
tabii, bulmacalar sadece kağıt üzerinde çözülmez. günlük yaşamda da her an bir bulmaca gibi karşımıza çıkar. bir ilişkiyi çözmek, bir problemin üstesinden gelmek veya zor bir kararı almak da bir çeşit bulmaca gibidir. bazen doğru parçaları birleştirene kadar kayboluruz, ama sonunda, büyük resmi görebilmek için sadece biraz sabır ve azim yeter. bulmaca çözmek, bir bakıma insanın zihinsel direncini de test eder. zihin, sürekli çözüm arayışı içinde olduğunda, gerçekten keskinleşir ve güçlenir. çözüm bulamadığımızda bir noktada bırakmak, çoğu zaman çözümün arif olduğu anı kaçırmamıza neden olabilir. ama işin ilginç tarafı, bu süreçlerin aslında bir tür eğlence halini almasıdır. bir soruya daha yaklaştıkça, çözümün tadı da o kadar tatlı olur.
sonuçta, bulmaca sadece bir oyun değil, bir keşif yolculuğudur. hayatla, insanlarla, düşüncelerle ve bazen de kendimizle kurduğumuz bir oyun. ve her seferinde biraz daha akıllı, biraz daha yaratıcı bir şekilde çözüm aramaya devam ederiz. ha çengel bulmaca çözmüşsün, ha bir zeka sorusu, ha da bir insan ilişkisi. önemli olan cevabı bulabilmek...
bu da aklımdaki başka bir meseleydi işte...
Yorumlar
Yorum Gönder