dosya : kaldırım taşları

     yürüdüğüm her sokakta, fink attığım her caddede aslında en çok dikkatimi çeken şey oldu kaldırım taşları. gözümü ilk açtığımdan beri, vızır vızır arabaların geçtiği o yolların köşelerinde insanlar yürüsün diye konan bu taşların gizemini hep merak edip durdum. 

    öyle bir histi ki, sanki bir şehirin gelişmişliğini ölçüyordu kaldırım taşlarının şekilleri. mesela az gelişmiş bir yerde tost ekmeğine benzeyen o taşlar olurdu diye kodlamış kafam. çünkü daha kalabalık yerlerde bu taşları görmezdim. genelde sokak aralarında falan karşıma çıkarlardı. bu cadde yenileme işlerinde kaldırım taşı yenilemek hep bir yenilik gibiydi. çocukken evimiz, arabaların çok geçtiği bir yoldaydı. aslında cadde demeye bin şahit bir yer idi. öyle dükkanlar falan yoktu, sadece evler vardı ancak isimlendirmesi cadde idi. griye çalmış o yolun, kimi zamanlar asfaltlanarak simsiyah hale gelmesi vardı aklımda mesela, ya da daha sonra çekilen o bembeyaz şeritler. tek eksik, yenilenmeyen kaldırım taşlarıydı. bir gün o isteğim de gerçek olmuştu, yine de aklımdan geçen o modern kaldırım taşları yerine, eskisinin aynısını döşemişlerdi. evet artık bölük porçük bir kaldırım yolu yoktu, ama benim gözümde onarılmıştı, yenilenmemişti. bu yenilenmeden önce, evimizin hemen karşısındaki dört yolda hatta sağ tarafta kalan kaldırımın ucundaki taşlar eksik, kırık dökük bir şeydi. altlarındaki kum ortaya çıkmıştı. oralarda ufak kazı çalışmaları yapardım. plastik bir kürek ile kazardım orayı belki para çıkar umuduyla.. kaldırım taşlarını ben kırmamıştım ama aradaki boşluklar sebebiyle, insanlar kullandıkça o boşluklar büyüyordu. bazı kaldırım taşları iki parçaydı... yenilenince o yüzden tamir edilmiş oldular benim aklımda.

    farklı yerlerde yaşayınca, her yerin bir kaldırım taşı kültürü olduğunu gördüm. mesela günümüz köylerinde, köy yollarını tamamen kaldırım taşlarından yaptıklarını fark ettim bazı yerlerde. insanların yürümesi için, yolun kenarındaki bir miniyoldan fazlası haline gelmişti. ya da meydan diye adlandırdığımız büyük alanlarda, parlak seramiğe benzeyen taşların döşendiğini gördüm. günde binlerce insanın ayak bastığı bu kaldırım taşlarının estetik olması neden bilmiyorum hep hoşuma gitmiştir. mesela aklımdaki hayalimdeki, evin etrafına hangi kaldırım taşlarını döşetmek istediğimi düşündüğüm zamanlar oldu. ki bazen anılarımda keskin bir şekilde yer alan o tost ekmeği biçimindeki kaldırım taşlarını da kullandım zihnimdeki resimde. ya da koyu antrasit tonlarındaki parlak taşlarla bir resim çiziyordum. 

    yaşadığımız hayatta, para vermeden kullanabileceğimiz nadir şeylerden birisi olarak kalacağını düşünüyorum bu uçsuz bucaksız her yerde olan kaldırım taşlarının. evet bir vergi alınıyor, ama içtiğimiz suyun, kullandığımız tuvaletin hatta aracımızı park ettiğimiz yerin bile parasını ödediğimiz bu dünyada, bir kaldırım taşına basarak yürümenin parasını en azından o an için ödemeyeceğimizi düşünüyorum. elde kalan son bedava şey misali, bunun olabildiğince güzel olmasını diliyorum. keşke tüm ülke, hatta tüm dünyada tek tip kaldırım taşları kullanılsa. gerçi o zaman da farklı bir yere gittiğimde, oranın yaşadığım yer olmadığı hissiyatını hemencecik alamayabilirim.. tabi bu estetik bir kaygıdan çıkan sonuç olarak kalıyor biraz. bak şimdi kararsız kaldım. ancak yeniliği de hak ediyor bu dünya bence. her sokak güzel kaldırım taşlarını hak eder. 

    bazen daha büyük kaldırım taşlarına denk geldiğim oldu. bir alışkanlık olarak genelde kocaman parkelerde aralara basmadan yürümeye çalışırım. hani o aralardaki boşluklara ayağım denk gelmesin diye.. gelince bir şey olmuyor biliyorum ama bir takıntı gibi bir şey. mesela şu an bulunduğum yerlerde kocaman kare parkeler var. ben bunların aralarına basmıyorum, bunu yaparken de garip bir keyif duyuyorum. bilindik kaldırım taşları ayaklarımızdan bile küçük olunca bu mümkün olmuyor. bazen büyük kaldırım taşlarına denk geldiğimde, aralara basmadan fıtı fıtı yürümek çok eğlenceli oluyor ama. hele yol da uzunsa, yürünen yolu her şekilde çekilebilir bir hale getiriyor. kendime bir amaç yüklemiş gibi oluyorum. 

    kaldırım taşları, her biri farklı bir taş olarak döşeniyorlar. sadece hepsi bir araya geldiklerinde bir bütün oluyorlar. her bir taşın kendi farkı var nihayetinde. mesela bir tanesi çatlayabiliyor içlerinde, insanlar fark ettiğinde o taşa denk getirmiyorlar basmalarını. ya da bir taş tesadüfi şekilde, diğerlerinden daha fazla basılmış olabiliyor. insanların ayak izlerine olan bir merakım var, çünkü herkes çok fazla yer gezebilir. bunu yaparken mikropları da ayaklarında taşırlar evet ama başka bir yere, hatta çok fazla yere basmış bir ayak, herhangi bir kaldırım taşına basınca gittiği o yerlerdeki anlamı da o taşa yüklüyormuş gibi hissediyorum. 30 sene kullanımda kalmış bir yaya yolundaki kaldırım taşlarının her biri sökülüp incelendiğinde, aslında tahmin edilemeyecek kadar çok lokasyondan iz taşıdıkları ortaya çıkar bence. çoğu zaman da hep aynı yerlerinde dururlar. 

    bu yazıyı yazmadan önce, banka oturmuş caddenin karşısındaki kırık dökük kaldırım taşlarına dalmış gitmiştim. üstüne biraz düşününce, aslında gerçekten derin bir anlam olduğunu fark ettim. görme engelliler için yapılan o sarı yolların üstünde süs gibi eklenen kaldırım taşları, her gün aynı yerlerinde durarak insanların hikayelerine bir şekilde eşlik ederler. bazen de basmaya gerek kalmadan, benim gibi birinin dalıp gitmesiyle de hikayenin kendisi de olabiliyorlarmış demek ki. 

    bir tanesi gri, bir tanesi pembe şeklinde sıralı döşenmiş tost ekmeği kaldırım taşları, hepsinini bariyeri gibi döşenmiş büyük taşlar köşelerinde. o taşların da bir tanesi beyaz bir tanesi sarıya boyanmış. bir dönemeç çıktığında kaldırım yolu da bitiyor. dümdüz devam ettiğinde yol devam ediyor. yürüyorsun ve yürüyorsun. aklından da hiç çıkmıyor...

    bu da aklımdaki bir başka meseleydi işte. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

dosya : ipek

dosya : uygur kardeşler

dosya : gravity falls