dosya : kanal taraması

    çocukken bazı şeylerin büyüsüne inanmak çok kolaydı. mesela gökyüzünde durmadan dönen uyduların, evdeki televizyonla bir şekilde iletişim kurduğuna inanmak gibi. işte ben de tam olarak böyle bir çocuktum. uydu alıcısı ile tanıştıktan sonra, televizyonun menüsünde bulduğum 'kanal tarama' seçeneğini ilk kez keşfettiğimde, bu benim için bambaşka bir dünyanın kapılarını açtı.

    ne yaptığımı tam olarak bilmiyordum ama bir şeyler oluyordu işte. uzaktan kumandanın o sıradan tuşlarına basarken, türkiye'nin uydusu olarak adlandırılan "türksat" uydusunun benimle iletişim kurduğunu düşünürdüm. o anlarda, gökyüzündeki o devasa metal kutu sanki benim yaptıklarımı izliyor, ben tarama yaptıkça bana yeni kanallar gönderiyordu. hele bir de yeni bir türksat uydusu fırlatılacaksa, içimde tarif edilmez bir heyecan belirirdi. yeni uydu demek, yeni kanallar demekti! belki de daha önce hiç görmediğim, bambaşka şeyler izleyecektim. bu, basit bir işlem değildi zaten kafamın içinde. gökyüzünde dolaşan uydular, evinin salonundaki televizyona sihirli bağlar gönderiyormuş gibi gelirdi. her tarama başlattığında, türksat uydusu evdeki uydu alıcısı ile konuşuyor zannederdim. belki de ekrana düşen her kanal ismi, bir yıldızın selamıydı.

    çocuk aklı işte... oturup tek tek bütün kanalları silerdim. sıfırdan başlamak gerekirdi çünkü yeni uydu fırlatıldığında eski taramalar işe yaramazdı, öyle sanırdım. televizyonu açar, menüye girer ve 'otomatik kanal arama' seçeneğine basar basmaz, bir bilim insanı gibi ciddi hissederdim. ekranda ilerleyen yüzde göstergesi, benim türksat'la kurduğum bağın bir kanıtıydı sanki. o anlarda evde kimse beni rahatsız etmemeliydi, önemli bir iş yapıyordum.

    ama beni en çok etkileyen şey, türksat 1a uydusunun hikayesiydi. bir gün internette gezinirken bu uyduyu keşfettim. 1994'te uzaya gönderilmiş ama fırlatıldıktan kısa bir süre sonra düşmüş. sanki gökyüzüne ulaşmaya çalışmış ama başaramamış bir kahraman gibiydi. bu trajik hikaye, benim için türksat uydularını daha da özel hale getirdi. türklerin ilk uydu denemesi başarısız olmuştu. her yeni uydu fırlatıldığında içimde beliren o tuhaf heyecanın bir sebebi vardı artık: belki de türksat 1a'nın yarım kalan hikayesini tamamlıyorduk. belki de kaybolan sinyaller, gökyüzünde sessizce dolanıyor, bir gün o kanal taramasında tekrar belirecekti.

    zaman geçti, büyüdüm. artık uyduların ne işe yaradığını, frekansların nasıl çalıştığını biliyorum. kanal taramanın türksat'la birebir sohbet etmek olmadığını da öğrendim tabii. ama çocukken hissettiğim o heyecanı hala unutamıyorum. televizyona yeni bir kanal eklemek benim için bir maceraydı. gökyüzündeki uydular, hayal gücümle birleşip sanki bana yeni dünyalar sunuyordu.

     mesela şey vardı bu türksatın, otomatik kanal tarama frekansının yazdığı bir kanalı vardı. sadece bu amaçla var olan bir şeydi. oturup bu kanalı izlerdim bazen, ne yayınlanacağını bilirdim ama belki bir an değişir, değişik bir şey olur diye düşünürdüm. olmazdı nihayetinde.. ama işte bir umut. belki ben izlerken frekanslar komple değişir bir şey olurdu, bunu kaçırmak istemezdim! 

    şimdi bile bazen o günleri hatırlayıp gülümsüyorum. belki de her şeyin bu kadar kolay ve ulaşılabilir olduğu bir çağda, çocuk aklımızla kurduğumuz o büyülü bağlara daha çok ihtiyacımız var. kim bilir, belki bir gün yine oturup tüm kanalları siler ve baştan tarama yaparım. belki türksat'ın gökyüzündeki o sessiz devleri, bana çocukluğumun o saf heyecanını yeniden gönderir. aslında bu tür şeyler sadece televizyon ve uydularla sınırlı değil. çocukken pek çok şey gözümüzde büyülü görünürdü. belki de sokakta gördüğümüz eski bir telefon direğinin içinden sesler duyduğumuzu sanır, arabaların farlarının göz kırptığını hayal ederdik. küçükken kurduğumuz bu hayaller, büyüdükçe içimizde bir nostaljiye dönüşüyor. belki de hayatın en güzel yanı, bazen çocukluk anılarımıza dönüp o saf duyguları tekrar yaşayabilmek. belki de gerçekten hiçbir şey tamamen kaybolmuyor, sadece farklı şekillerde içimizde yaşamaya devam ediyor. 

    bu kanal tarama işlerinden anlamak o günler için hiperzeka gibi bir şeydi ama artık tabi televizyonun da bir önemi kalmadı. yakın zamanda tanıştığım birisi bana; "ben teknolojiden çok iyi anlarım. telefon falan iyi kullanırım hatta uyduya kanal bile ekleyebilirim!" demişti. birden bire geçmişe zıplamıştık bunu duyunca. demek ki teknolojiden anlama alametiymiş. ben de bir zamanlar anlarmışım. kendime bol bol selam olsun. şimdiki türksat uydusunun modelini bile bilmiyorum tabii ki, elbette daha profesyonel hale gelmişlerdir bir şeyler olmuştur. lakin seneler evvel ki ilk uydu 1a'nın 12 dakikalık serüveni birçok şeyin başlangıcı olarak yerini alacak. belki de; "biz bu işi beceremeyiz." diyip vazgeçebilirlerdi ama başarısızlık da bir yerlerde adım atmayı sağlayan bir şeymiş. 

    bu da aklımdaki bir başka şeydi işte...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

dosya : ipek

dosya : uygur kardeşler

dosya : gravity falls