dosya : kulaklık

     hayatımın ayrılmaz bir bütünü gibi bu kulaklık işi. müziği hoparlörden dinlemeyi hiç sevmem, ya da bir videonun sesini. tek başıma bile olsam bir kulaklık takma ihtiyacı hissederim. bu seneler evvelden gelen bir huy, insanları rahatsız etmemek ile örülmüş daha sonra ise benim dinlediğimi veya izlediğimi başkasının bilmesine gerek yok anlayışı ile evrilmiş. tabi tek başımayken de taktığımı fark edince işin delilik kısmını da yaşıyorum. en önemli konu şudur; "kulaklıklar her zaman bozulur!"

    çok ucuz sayılabilecek o kablolu kulaklıklarla başladı serüvenim. babamın telefonunun bir kulaklığı vardı ve takıp şarkı dinlemek isterdim. ancak bizim şahıs bu konuda da inanılmaz bir fikriyata sahipti, telefon aldığı gibi kulaklığı çöpe atardı. kulaklık takmak yanlış bir şeydi, beni her kulaklıklı gördüğünde hakaret ederdi mesela. ilk mp3 çalarımı aldığımda kulaklıklarla olan maceram başlamıştı. her zaman bir yedeğini bulundurmaya çalışırdım. çünkü aldığım kulaklıklar illa ki bir yerden sonra tek kulaklığı çalmayacak hale gelirdi. bazen heves edip şekilli şukullu kulaklıklar alırdım. onlar da bozulurdu. tek kulağından ses gelmeyen kulaklık kaderim gibi bir şeydi. sayısız kulaklığım oldu ve hep aynı şeyi yaşadım. günü geldi kalitesi bir tık yüksek şeyler almaya başladım ama onlarda da aynı kaderi yaşadım. kulaklığı toplama stilime bile çok dikkat eder narin narin sarardım ama kaçamazdım. onları cebimize düzgün koymaya çalışırız ama her çıkardığımızda bir bulmaca gibi düğüm olmuş halde buluruz. çözmek için dakikalar harcarız, bazen de sinirlenip bir kenara atarız. bu döngü hep devam eder. ayrıca bu da bir kaidedir ki bir kulaklığın tek tarafı çalışmıyorsa, öbür tarafı sonsuza kadar çalışır. 

    genelde telefonların yanında çıkan kulaklıklar daha sağlam olurdu. kablolarının yüzeyi bile farklı hissettirirdi. onlar daha geç bozulurdu ama kolay kolay bulamazdın. bu kafaya takılan kocaman kulaklıkları ise pek sevemedim açıkçası. abim bilgisayar aldığında bir tane kulaklık almıştı ama kulaklarımı çok ısıtıyordu. battaniye gibi bir şeydi yüzeyi, bu yüzden bir yerden sonra ısıdan çıkarıyordum. kulaklığı çıkarınca kızaran kulaklarım üflesen anca soğurdu. 

    kulaklıklar hayatımızın her anında yanımızda. bazen kalabalık bir otobüste, bazen yürüyüş yaparken, bazen de bir masada oturup dünyadan kopmak istediğimizde... ama her güzel şeyin bir de sıkıntılı tarafı var, değil mi? mesela o ucuz kulaklıklar... alırken ne kadar umut doluyuzdur ama birkaç hafta içinde kabloları kopmaya başlar. bazen tek kulağımızdan ses gelmez, diğerini zorlayarak dinleriz. ama aslında orada bitmiştir bizim için. benim bile hayatımın her döneminde kulaklıklarla bir olayım, bir işim gücüm oldu. en zor zamanda da, kutlama yaparken de.

    sonra bir gün bluetooth kulaklıklar hayatımıza girdi. kablo derdi ortadan kalktı, telefonun girişine uyum sağlama çilesi bitti. ama yeni dertler başladı. bağlantı kopmaları, şarj süresi sıkıntıları, en kötüsü de bazı bluetooth kulaklıkların mikrofon sorunu... telefonla konuşurken sesi karşı tarafa düzgün iletmez, dışarıdan gelen bütün sesleri de olduğu gibi yansıtır. "ne dedin?" sorusu hayatımızın bir parçası olur. kafayı yerdim mesela, o bluetooth kulaklıkla konuşamamak konusunda. bugünlerde çok bir sorun yaşamıyorum ama yolda yürürken eğer kaliteli bir bluetooth kulaklık yoksa telefonla konuşma işi yine yaş yani. tabi bu airpodslarda böyle bir problem yokmuş ben nerden bileeceğim...

    bir de kulaklıktan dışarıya ses gitme problemi var. otobüste, kütüphanede ya da bir kafede, farkında olmadan çevremizdeki insanları rahatsız edebiliriz. bazen farkında olsak bile müzik o kadar güzeldir ki kısıp kısmama arasında kalırız. ama unutmayalım, başkalarının rahatı da önemli. ben öyle bir kerizim ki, kafamda kulaklık varken bile son ses açmam kalabalıkta. hani birisi duyar da rahatsız olur diye. halbuki millet dümdüz telefon hoparlöründen reels izliyor ama ben işte birilerine gürültü etmeyelim diye, kulaklık takarken bile hassas davranırım. 

    kulaklıklar değişti çünkü hayat değişti. eskiden sadece bir aksesuar gibi görülen şey, şimdi adeta kişisel bir alan yaratan bir cihaz haline geldi. çalışırken, spor yaparken, bir şeylerden kaçarken... kulaklıklar bizimle. ve müzik... hayatı güzelleştiren, ruh halimizi değiştiren en güçlü şeylerden biri. bir şarkı bizi alır, yıllar öncesine götürür ya da o anı daha anlamlı hale getirir. bazen bizi anlatır, bazen de anlamaya yardımcı olur. eskiden müzikten ibaretti bu kulaklığa koşma işleri ama şimdi videolar, reelsler, telefon görüşmeleri... herhangi bir ses dosyasını kulaklıksız dinleyemez oldum mesela. 

    kulaklık sadece bir eşya değil. kulaklık, sadece bir cihaz da değil… bazen bir sırdaş, bazen bir kaçış noktası. bazen bir dost, bazen de bir hatırlatma. bazen içindeki fırtınaları yatıştıran bir melodiyi taşır, bazen de uzaklarda hissettiren bir sesi. dünya gürültülüyken, o seni kendi dünyana çeker. kimse seni anlamadığında, bir şarkı seni tam da olduğun gibi anlar. bazen bir vedayı, bazen bir başlangıcı fısıldar kulağına. kulaklık, dış dünyayla aranda ince bir perde gibi… ama en çok da içindeki sesleri duyuran bir köprü. değişmeye devam edecek, ama anlamı hep aynı kalacak. sonuçta her zaman elimi cebime attığımda aradığım ve bulmak istediğim bir şey. bazen karışık kablolarıyla, bazen de şarj kutusuyla. kulaklık kaybetmek kadar acı verici olay azdır bu arada. çünkü öyle hemen yerine koyabileceğimiz bir şey değildir. o an için tabi ki.. kimse yedek kulaklıkla gezmiyordur herhalde. 

    mesela bir otobüs yolculuğunu asla kulaklıksız düşünemem. mümkün değildir.. cama dalıp öyle hayallere dalmaktan bahsetmiyorum. o otobüste uzun saatler ancak kulaklıkla bazı sesler duyarak geçer. öbür türlü sonsuz bir döngünün içinde kalmış gibi hissederim. ayrıca bir ritüelim de kendimce yaptığım playlistleri açarak, evin ya da kapalı bir mekanın içinde o playlist bitene kadar kulaklık ile hepsini dinleyip volta atmaktır. beni en sakinleştiren terapi bu oldu ömrü hayatımda...

    kulaklıkta bir ses kalitesi hiç aramadım. açtığım parçayı çalsın yeter derim hep. neyleyim bası, tizi hiç umurumda değil. tek dert o an dinlemek istediğim şeyi özgürce dinleyebilmek. kalitesine değil kullanımına baktım bugüne kadar. aslında en en en pahalı bir kulaklık almak isterdim. belki bir gün alırım... ama şu anlık zaten ihtiyaçlarım doğrultusunda dinliyoruz bir şeyler diyelim. varlığı önemli ve var! 

    bu da aklımdaki bir başka meseleydi işte...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

dosya : ipek

dosya : gravity falls

dosya : it crowd