dosya : kyk

     kyk şey demek... kredi yurtlar kurumu.. devlete ait üniversite öğrencilerinin kaldığı yurtların genel ismi. bu aralar twitter'da kyk odalarını çok fazla görmeye başladım. özellikle bu kendine has nevresimleri hemen fark ediyor kyk olduklarını.. yani pek yararlanmadığım için, mevcut durumu da bilmediğim için net sonucunu bilemiyorum işin. aslında bolca insanla tanıştım, gecelerini kyk'da geçiren ve çok sıkılan ama bir şey hakkında net düşünceler için içinde bulunmak gerekiyor. sanırım bildiğim en büyük gerçek yemeklerinin kötü olması. 

    benim çok kısa da olsa bir kyk serüvenim var. üniversiteyi ilk kazandığımda abimin yönergesiyle hemen kyk'ya başvurdum. neler olacağını hiç bilmiyordum aslında başvururken. sonucunda da kalmaya hak kazandığımı gördüm. ucuz, her gün yemeği olan bir yer. ayrıca başka insanlarla aynı odayı paylaşman gerekiyor. pek deneyimlemediğim bir olaydı ama katlanılırdı nihayetinde. uyumlu ve nazik biriyim sonuçta. 

    nazilli'de iki tane erkek yurdu varmış o dönemde. bir tanesi daha yeni yapılmış, ancak orada kalan çocuklardan gelen duyumlara göre yakınlardaki bir tesis sebebiyle ağır bir koku varmış. bir de eski klasik yurt varmış. yeşil mahalle dediğimiz, nispeten şehir merkezinde azıcık uzak bir yerde, sanki apartmanmış gibi bir yerleşkede olan yurt. işte bana o yurt çıkmıştı. ilk geldiğimde, hemen bana bir oda tarif ettiler. genelde odalar 6 veya 8 kişilikti ama bana verilen odada iki tane yatak vardı. bu biraz ilgincime kaçmıştı. gerçekten özel biri miydim? birisi bana torpil mi yapmıştı? o sene bir hafta okullar açıldı sonra araya bayram tatili girdiği için bir hafta kapalı kalmıştı. işte bayramdan önceki hafta geldim yerleştim. çok az insan vardı, tanışma kaynaşma aslında güzel bir ortam vardı. benim iki kişilik odada bazı gariplikler gözüme çarpsa da, nihayetinde tektim ve rahat başlamıştı. o hafta öyle, aydın merkez'e gide gele geçti. sabah altıda kalkıyordum, koşa koşa 06:20 otobüsüne yetişmeye çalışıyordum. inanılmaz zordu... ayrıca sıcak da olduğu için, daha güne başlamadan terliyordum. okul da güzel başlamıştı. 

    tabi bu mesafe sebebiyle, bir yurt değişikliği konusu da o hafta açıldı aslında. benim kaldığım nazilli'deki yurdun müdürü bana; "oğlum böyle olmaz, koca sene sen çok zorlanırsın. naklini aldıralım merkezdeki yurda..." diye öneride bulundu bana. ben de şimdilik bir problem olmadığını ama olursa tabi bu konuda yardımı seve seve kabul edeceğimi söyledim. biraz pasif bir adamdı ama iyi niyetliydi haliyle. "peki, sen bir deneyimle duruma göre bakarız" diyerek kapattı konuyu. bayram tatili geldi, ben eve döndüm. sonrasında da geri döndüm yurda. pazar akşamı gelmiştim zaten, ertesi sabah okula gideceğim sabahın köründe öyle uzanıyorum. odaya birisi geldi, "cüce" olarak nitelendirebileceğim gerçekten de bir sağlık sorunu sebebiyle bu durumda olan bir arkadaştı. odaya girer girmez; "kimsin lan sen, benim özel odam burası ne işsin oğlum!" diyerek üzerime saldırdı. tabi bazı sebeplerden ötürü bu saldırısı çok bir işe yaramadı. yani çok afedersiniz, sadece kafasını tutarak kendisini durdurabiliyordum. onun agresif haline rağmen, sakinliğimi koruyarak onu da sakinleştirmeye çabaladım bir süre. bir türlü sakinleşmiyordu. gerçekten dakikalar boyunca kafasını tutmak suretiyle etkisiz halde tuttum onu. tabi bağırış çağırış ister istemez bir olay mı var konusunu gündeme getirince başka insanlar da geldi. bizi o halde görünce, benim engelli bir bireye şiddet uyguladığımı düşünüp direkt ayıpladılar ama hareket dahi etmiyordum o sırada. iş anlaşılınca çocuğu çektiler. aslında bütün olayın sebebi, bana engelli odasını vermeleriymiş. arkadaş da özel durumları sebebiyle odayı bir başkasıyla paylaşmak istemiyormuş, mahremi varmış falan falan. nöbetçi memur tansiyonu yatıştırdı. sistemin beni bu odaya attığını söyledi. ancak arkadaş asla sakin olmuyordu. aslında benim de tadım çoktan kaçmıştı. bu eleman uykumda falan da saldırabilirdi bana... nereye düştüğümü sorguladım bir süre. sonra beni daha kalabalık bir odaya idareten yerleştirdi nöbetçi müdür. ertesi gün esas müdür gelince bir çözüm buluruz diye kapattık konuyu. o eleman da, o yurtta beni her gördüğünde sinirli sinirli bakmaya devam etti. ulan tek suçum beni yönlendirdikleri odaya gitmekti, sanki bilerek yapıyormuşum gibi kuruldu bana.. 

    o sabah okula gidip geldikten sonra yurt müdürü ile görüştüm. sekiz kişilik odalardan birisinden ziyade nakil yaptırmamın daha sağlıklı olacağını söyledi. hayır öyle anlatıyordu ki, dümdüz hallolacak bir iş gibiymiş de ben naza çekiyormuşum gibi bir durum oluşuyordu. sekiz kişilik odada ilk akşamı geçirince -ki oraya ait değildim o odanın öğrencisi gelince bir daha yerim değişecekti- nakil fikri kafama yatmaya başladı. zaten kyk belli başlı bir mozaikti, çok farklı insanlar oluyordu. eh nazillide de bu siyasiye yakın ve iki yıllık bölümler olunca öğrenci ortalaması biraz belliydi. yeşil mahalledeki o yurtta bir kaç gün geçirdiğimde bir siyasal fırtına koptuğunu da görmüştüm. öğrenciler komünlere ayrılmış gibi dağılmıştı odalara. çözüm sürecinin olduğu zamanlar... bir odada başka şeyler dönerken, başka bir odada daha başka şeyler dönüyordu. iki taraftan da insanlarla yakınlaşmıştım. onların yanlarında, ya gruplarının yanında onların seveceği cümleler kurduğum için de hemen sevilmiştim. elbette bu tehlikeli bir oyundu. bir yerden sonra taraf olmayan bertaraf olur modelini yaşayacaktım. ortayolculuğum henüz fark edilmediği için sorun yoktu ama illa ki zamanla ifşa olacaktım. bu ikili ayak oyunlarım da beni biraz karara yönlendirdi. 

    ertesi gün, aydın merkez'deki kyk yurduna gittim. bu yurt direkt olarak kampüsün içindeydi. müdürün odasına gitmemi söyledi bizim nazilli'deki yurdun müdürü. konuştum falan dedi hatta. içeriye girdiğimde minimal bir kalabalık vardı. bildiğin sıraya girmişti herkes. o sırada müdür de telefonla  konuşuyordu. "ben asla torpil yapmam. banane milletvekilinin yeğeniyse" gibi cümleler kuruyordu. usulca sıranın bana gelmesini bekledim. sıra bana gelip talebimi söylediğimde birdenbire; "az önce duymadın mı? ben torpil yapmam!" dedi. yani durumun ne olduğunu, okula gidip gelirken zorlandığımı söyledim. "sistem açılınca bakarız. yarın yine gel..." dedi. o günlerde; "sistem" kelimesinden feci rahatsızlık duymaya başlamıştım. nazilli'ye döndüğümde kendi yurt müdürüme durumu anlattım. "öyle şey olur mu yaa mecbur yapacaklar. sen yarın benim de söylediğimi söyle!" dedi. ertesi gün yine aydın merkez'deki yurdun müdürünün odasındaydım. nazilli'deki yurdun selamını söyleyince, yani kaba tabir oldu bu tabi.. onun söylediklerini söyleyince sinirlendi aniden. "o kendi işine baksın. burası benim mıntıkam... sistem açılırsa bakacağız." dedi. hop ben bir daha o günün akşamında nazilli'ye geldim. bu sefer de beni, "kyk aydın il müdürü" ile görüşmem konusunda tavsiyeledi.

    ak saçlı, devlet memuru kasa ama sert bakışlı bir adamdı il müdürü. durumu anlatıp, süreçten bahsedince sinirlendi. birden beni arkasına alarak, yurt müdürünün odasını bastık. yurt müdürü; "noluyoruz.." bakışları atarken. il müdürü nutuk çekmeye çoktan başlamıştı; "bizler eğitimciyiz. biz bu çocukları sokağa mı atacağız? çözüm üretemiyor muyuz? bu yurtların var olma amacı, çocuklar okula gidebilsin diye değil mi? lütfen gereğini yapınız beyfendi!" dedi. sonra da aniden çıkıp gitti. yurt müdürü, yancısı ve ben başbaşa kalmıştık. "torpil sevmediğimi söylemiştim..." dedi. sonra da il müdürünün arkasından konuşmaya başladılar; "böyle adamlar da eskide kaldı.. sadece teoride işlevi var pratikte bir şey değil! burası benim, kararları ben veririm." dedi. durduk yere meydan okumuş oldum, yurt müdürüne... "bir çözüm var, seni buraya 14 gün misafir öğrenci olarak alırız. diğer yurtla bağın silinir.. 14 gün içinde sistem açılırsa naklini yaparız, eğer açılmazsa oradaki yurttan da olursun.. karar senin." dedi. koca ülkede bir tek böyle bir sorun yaşayan ben olamayacağımı ve elbette kendi bölmümümden de bir sürü kişinin aynı sorunla uğraştığını bildiğim için kabul ettim. yani o 14 günde açılırdı sistem. ertesi gün için bana gelmemi söyledi. hiçbir şeyden habersiz elimde bavullarla aydın'a gittim o sabah...

    kolay hallolacağını düşünüyordum ancak belli ki beni süründüreceklerdi. ben normal gittiğimde, bana eski yurdumdan bir belge lazım olduğunu söylediler. öğle saatleriydi bavulları bir köşeye bırakmak istedim, kabul etmediler. elimde bavullarla nazilli yolunu tuttum. o yol da 1-1.5 saat yani. neyse o belgeyi aldım geri gittim. bu sefer de, o yurttan kaydımı sildirmem gerektiğini söylediler. bir kez daha aynı şekilde gittim geldim. o ara zamanla yarışıyorum çünkü, mesaileri bitince halletmeyecekler benim işimi. dakikalarla mücadele ediyorum. naziili'deki yurttan kaydımı sildirdiğim anda da, kalacak yer için tek seçeneğim aydın'daki yurt olacaktı. öbür türlü konaklamak, bir ücret ödemeye dönebilirdi benim için. o gün başka bir olay daha yaşadım ama o da başka bir dosyanın konusu.. güç bela 4 dakika kala yetiştim. gerçekten abartısız söylüyorum. koşa koşa geldim elimde koca bavullarla, bilgi eksikliği ile o gün beni süründürmüşlerdi. kaç defa terleyip üstümün kuruduğunu anlatamam bile. istedikleri her şey tamam olunca, beni bir misafir odasına yerleştirdiler. tabi bu süreci benim kadar zor yaşamadı diğer çocuklar. ben anlatmıştım, neler olacağını onlar tek seferde misafir öğrenci oldular sonra.

    aydın kyk'daki yurt daha güzeldi. odalar daha az kişilik ve genişti. kendimize ait komidin falan vardı, çalışma masası vardı. nazilli'deki yurtta, eski tip demir dolap ve ranzalar hariç hiçbir şey yoktu odalarda. bu konsept hoşuma gitmişti. dört kişilik bir odaya koydular beni. çok saygılı ve sessiz çocuklardı. bir tanesi tıpçıydı, bir tanesi bilgisayar mühendisliği okuyordu, bir tanesi de antepli bir elemandı ama ne okuduğunu hatırlamıyorum. antepli çok takılmıştı bana, habire konuşuyordu bir şeyler yapmak istiyordu. tıpçı ile kafa uyuşmuştu birazcık, ya da ben ona özenmiştim ama kaliteli bir sohbet ediyorduk. bilgisayar mühendisi eleman ise, bol makara yapabileceğim bir adamdı. oda kadrosu çok iyiydi, birbirlerinden çok farklı insanlardı ama gerçekten çok iyi anlaşıyorlardı. saygı kavramını inşa etmişlerdi. bayıla bayıla takıldım o odada.  bir yandan okula uyum süreci, bir yandan yurt ortamı. o sırada, benimle aynı durumda olan çocuklarla da takılıyordum. mersinli, ankaralı kel, afyonlu eleman.. bu ekip her gece oturup çay falan içiyorduk. zaten mersinli ve ankaralı kel, lolden tanışmışlar. yabancı dil sınavının olduğu sabah ben de bu ikisiyle tanışmış oldum. afyonlu da sonradan yanaştı aramıza. 

    artık on dört gün içinde sistemin açılmasını bekliyorduk. ancak yurt müdürü benimle uğraşmayı kesmemişti. herkesin içinde bana ismimle hitap edip; "kaldı sekiz güüüün", "bu devirde de yurtsuz kalmak zor..", "sistemin de açılacağı yok.." diye diye moral bozuyor uğraşıyordu. sistemin açılıp açılmadığını her sorduğumda da tersliyordu. sürekli bana, 14 gün dolduktan sonra kesinlikle yurtta misafir edemeyeceğini hatırlatıp duruyordu. gerçekten de günler öyle öyle geçti. 12'nci güne geldiğimizde hala sistemden haber yoktu. diğer çocukların da morali bozulmaya başladı. psikolojik olarak bir korku sarmıştı bizi. sistemin açılmayacağına sokakta kalacağımıza ikna olduk birden. sonra ev fikri ortaya çıktı. komple bu ekip bir ev tutsak? tabi yeni öğrencilik hayatının heyecanlıyla buna hevesli olundu. aslında ben de hevesliydim de, nasıl döndürürdüm onu bilmiyordum. sonra ekibe beşinci geldi falan filan, biz ev aramaya başladık. tabi bu kısım da başka bir dosyanın konusu...

    evi bulduğumuzda 13.günün gecesiydi. 14.günün sabahında tekrar sistemi sorduk açılmadığını söylediler. akşama doğru biz bavulları toplayıp tuttuğumuz eve doğru gitmek üzereyken, yurt müdürü bizim yanımıza geldi; "nereye çocuklar sistem açıldı..." dedi. bu gerçekten çok tatsız bir andı. yani evle alakalı paraları da vermiştik, aslında oradan da dönerdi ama bu yurttan ciddi anlamda soğumuştuk. finalde yurt müdürü kazanmıştı... yani aslında bugün geriye baktığımda, kyk'da kalmak daha iyi bir fikirdi ama inanın elimde değildi artık bu karar. hayat beni böyle yönlendirmişti. benim deneyimlemelerimde yemekler de fena değildi çok bir laf edemiyorum. yine de bunca erkekle ömür de geçmez, daha az öğrencili odalar olmasında fayda var! 

    bu da aklımdaki başka bir meseleydi işte...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

dosya : ipek

dosya : gravity falls

dosya : it crowd