dosya : league of legends

     inanılmaz bir oyun. senelerce oynamışımdır herhalde. bu oyunu ilk duyduğumda bir anlam yüklememiştim, oynayan arkadaşlarım vardı, kendi aralarında konuşuyorlardı. fazla bir merakım olmamıştı ama adını çok sık duyuyordum. üniversiteye gelince de, mersinli ve ankaralı kelin oynadıklarını duymuştum. hatta biraz fazla seviyorlardı. bana da öğretmeyi teklif ettiler ancak ben saçma bulup reddetmiştim. 

    daha sonraları youtube'da merhum cem korkmaz ağabey, oyun delisi kanalında oyunun tanıtımını yapan bir video koymuştu. biraz merak edip izledim. bir çıtır hoşuma gitmişti. mantığı, amacı, çok kişiyle oynanması vs. daha evvelki yorumlarımı hiç izlemeden, deneyimlemeden önyargı ile yaptığım için olsa gerek görünce beğenmiştim. daha sonra bir internet kafeye gittim. kendi kendime denemeye başladım. gerçekten çok zor gelmişti, becerememiştim. çok fazla dinamiği var gibi geliyordu. o an için vazgeçmiştim, aradan birkaç gün geçince çok sıkıldığımda yine kendimi internet kafede buldum. küçük küçük çocuklar oynuyordu ama ben hala öğrenmeye çalışıyordum. ben orada cebelleşirken, sandalyemin arkasından küçük bir çocuk; "abi niye skill atmıyorsun, bassana q'ya" şeklinde beni yönlendirmişti. daha sonra bildiğin çocuğu yanıma çekip öğretmesini istedim ahaha. fıtı fıtı bir şeyler öğretti, en azından ellerimi klavyede nasıl tutacağımı öğrenmiştim. böylesi biraz daha rahat gelmişti. zamanla daha iyi hale geldim. bir sürü farklı kahraman vardı, hepsini oynamak hepsini öğrenmek çok uçuk geliyordu bana. bir gün artık mersinliye konuyu açma vaktinin geldiği andı. 

    bana; "sen kesin seversin bu oyunu" dediğinde reddediyordum bu söylemini. finalde haklı çıkmıştı. benim düşük seviyeli pc'ye de kurabileceğimizi söyledi. aslında ben kendi bilgisayarımın kaldıracağını düşünmüyordum. bir şeyler yaptı etti, oyunu çalıştırdı benim bilgisayar. artık evden oynuyordum ahaha. tabi kasması, donması vs. oluyordu. sonrası oynamaya devam etmek üzerine işte. kimi zaman mersinliyle internet kafede, kimi zaman evde tek başıma. özellikle yapay zekaya karşı oyunlar ahaha. çünkü hiç iyi oynayamıyordum. belki hala iyi oynayamıyorum... sonra mersinli pc aldı kendine, biz iyice beraber girmeye başladık. bir arkadaşınla oynamak gibisi yoktu. çok güzel hissettiriyordu yani arkadaşlarınla, ekipçe oynamak. hatta sayı ne kadar fazlaysa o kadar iyi hissettiriyordu. mersinlinin sonraki senelerdeki evinde, lol ile sabahladığmıız zamanlar hala dilimin ucundadır. 

    eh can hoca'ya da öğrettik. onunla da çok güzel zamanlar geçirdik lolde. hatta tft diye bir oyun modu çıkmıştı. onda da baya oynadık. onunla beraber oynamaktan da epey keyif aldım. can hoca da ben gibiydi aslında, asla çok iyi seviyede değildi. ikimiz de çok iyi seviyede olmayınca genelde şansa kazanıyorduk. bazen şansımız iyi gidiyor ve bir seri yakalıyorsak hemen övünüyorduk. iki koca adam, 10 yaşında çocuklarla küfürleşiyorduk mesela. bize çok yakışan bir davranıştı. işimize gelmeyince sözlerimizle yangın yapıyorduk. iki oyun kazanınca da bir ego kaplıyordu bizi. can hoca ile lol günleri harikaydı. can hoca ile oynadığımız tüm oyunlar harikaydı tabi ki. biz her zaman iyi bir ikili olduk. birbirimizi tamamlıyorduk bu tarz aktivitelerde. 

    senelerce lol oynadım. bazen bir kaptırıyordum, günlerce aralıksız oynarken buluyordum kendimi. ilginç bir bağımlılıktı. mersinli mesela her zaman lolden kurtulmayı isterdi. bu oyunun bir lanet olduğunu dile getirirdi. o bile hala oynuyor bazı zamanlarda. ben uzun süredir oynamıyorum. aslında oynuyorum ya, şu mobil versiyonu var ya ona giriyorum çok canım sıkılınca. gerçek lolde elde edemediğim bir başarıyı elde ettim hatta ehehe. ufak bir teselli diyelim. bir daha bilgisayarım olur mu pek zannetmiyorum ama olursa eğer lol indirmemeye çalışacağım herhalde. ya da can hoca ile beraber oynama şansım olursa indiririm. 

    league of legends, benim için sadece bir oyun değil. bazen kafa dağıtmak, bazen stres atmak, bazen de kendimi delirtmek için açtığım bir yer. her ne kadar sinir krizleriyle dolu anlar yaşasam da, her maç farklı bir hikaye gibi geliyor. belki de bu yüzden yıllardır bırakmayı düşünüp bir türlü bırakamıyorum. oyunun en büyük cazibesi bence rekabeti. bir oyuna giriyorsun ve orada kimse kimseyi tanımıyor. ama bir hedef var: kazanmak. beş kişi, belki birbirinden tamamen farklı hayatlar süren insanlar, tek bir amaç için bir araya geliyor. bazen muhteşem bir uyum yakalanıyor, bazen ise maç başlamadan bile kaybedilmiş gibi hissediyorsun.

    şampiyon seçimleri, metalar, patch notları... hepsi işin teknik kısmı ama esas olay duygularda. bir oyunda acayip iyi oynayıp takımı taşıyorsun, ertesi gün hiçbir şey yapamıyorsun. tilt oluyorsun, kendine kızıyorsun, bazen saçma sapan bahaneler üretiyorsun. ama en kötü durumda bile “bir maç daha” diyorsun. çünkü o bir maçta her şey değişebilir. toplane’de tek başına bir savaşçı gibi mücadele etmek, jungle’da gizemli bir avcı olmak, mid’de düellolar yapmak, adc olarak takımına güvenmek ya da support olup birisini taşımanın keyfini yaşamak... her rolde farklı bir his var. ve işte bu çeşitlilik, insanı oyuna bağlıyor. büyü yapan kadın destek karakterleri oynamayı çok severim mesela, yani bana çok mistik geliyor başka bir karaktere can basabilmek..

    tabii ki lol'ün kötü yanları da var. flame, troll oyuncular, afk’ler, smurf hesaplar... ama bunlar da işin bir parçası oldu artık. insan bazen sinirleniyor, bazen gülüp geçiyor. çünkü günün sonunda hepimiz aynı şeyi istiyoruz: iyi bir oyun oynamak. bazen soruyordum kendime, bu oyuna bu kadar saat vermeye değer mi? sonra aklıma en iyi anlar geliyor. çünkü her zaman iyi anlar vardır. bu kadar vakit geçirdiğin bir şeyde illa ki, seni devam ettirmeye fişekleyen şeyler vardır. belki de asıl olay bu: ihtimal. nasıl biteceğini asla öngöremediğin oyunlar oynuyorsun çünkü...

    lol'ün e-spor muhabbetini de severdim. fenerbahçe'nin lol takımı maçlarını bir fanatik gibi izliyordum. koreli çocuklardan hangilerinin transfer edileceği falan baya kafamda yer kaplıyordu. şu son zamanlarda çıkan "arcane" dizisi de çok çok güzeldi. onun hakkında da konuşabilirim belki kim bilir? en en bayıldığım olaylardan birisi de her sene koydukları sinematikler... arkaya muhteşem bir şarkı ve oyundan bildiğimiz karakterlerle ilgili kesitler. yani sanki bir film sahnesi gibi. lol'de o kadar çok karakter, hikaye var ki oyun oynamanın dışında kendi evreniyle bile bir şeyler vaat ediyor. her bir karakterin filmi çıkacak kadar hikayesi var. onları küçük küçük kesitlerle görmek, iki farklı karakterin etkileşimini izlemek çok güzel oluyor o yüzden. her sene çıkan sinematiği, oyunu bıraksam bile deli gibi beklerim. bütün evrenin dizisi, bilmem nesi çıksın mümkünse. güzel işti lol, ama zamanı için yani. bugün için artık modası geçmiş, nostaljik bir oyun gözümde...

    bu da aklımdaki başka bir meseleydi işte...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

dosya : ipek

dosya : gravity falls

dosya : it crowd