dosya : seben

     seben, bolu'nun bir ilçesi. hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyorum. yine de bolu diyince aklıma o ilçe gelir, hatta bolu ilinden daha fazla gelir. ilçede geçen, ya da ilçeyi ilgilendiren bir hikaye de yok üstelik. sadece bir kişiyi en iyi hatırlama yöntemi olarak kullanıyorum.

    seneler evvel malum anonim sohbet sitesinde bir hanımefendi ile tanıştım. üzerinden uzun yıllar geçti. bugün itibariyle belki de 12 sene civarı bir süreden bahsediyorum. iki çocuk insan, bugünlerde ikisi de yetişkin oldular. bambaşka hayatlar yaşıyoruz, çıtırından da olsa görüşüyoruz. kendini bana tanıtırken, "seben" üzerinden tanıtmıştı. ona göre çok mistik olaylar dönen, ama herkesin aynı olduğu bir yerdi. o bana anlatana kadar, böyle bir yerin varlığından haberdar bile değildim. 

    ilk tanışıklığımız, leyla ile mecnun dizisi üzerinden gelişmişti. sonraları uzayıp giden bir sohbet hatırlıyorum. hatta telefon görüşmeleri. neredeyse her gün telefonla konuştuğumuz bir dönem vardı. hatta ve hatta bunu bir sanal ilişki haline getirmiştik. yani aramız fazla fazla samimi idi, ancak mesafelerimiz vardı. o gün için bir araya gelmek de pek mümkün gözükmüyordu. "yanına geleceğim.." desem de, onu o günler üzerinde yapabilir miydim bilmiyorum.. sanırım yaz aylarında tanışmıştık, ya da öncesinde. işte aramızda bir ilişki var derken, ben o sene okul açıldığında yeni gelen bir kızdan hoşlanmaya başlamıştım. aslında çok üzücü ve yanlış bir şey yaptım ama doğru olanı yaptım. kendisini aldatmadan, aldatmaya yönelik bir şey yapmadan durumu açıklayıp ayrılmak istediğimi söylemiştim. o buna çok üzülmüştü, çok kırıcı ve gaddar bir davranıştı. ben de o günler özelinde yaptığım şeyin büyüklüğünü görememiştim aslında, aklım biraz diğer kızda olduğu için. bu taraftaki meselenin ciddiyetini kavrayamadım. belki o da bu durumu ciddi bir ilişki olarak görmüyordu ama "başkasından hoşlanıyorum, o yüzden ayrılalım.." her durumda kırıcı bir şeydir. en azından, züğürt tesellisi niyetine onu aldatmadan yapmıştım bu itirafı. 

    daha sonra yollarımız yine kesişti. biz o çocuksu ilişkiyi, birbirimizi hiç görmeden yaşadığımız şeyi geride bırakmamıza rağmen sohbet etmeye devam ediyorduk. o da kendi hayatından bahsediyordu, elbette ben de.. bazen konuştuk, bazen konuşmadık. ben üniversitedeyken, onun da normal olarak üniversite muhabbetleri vardı. kendisine sürekli; "nazilli'ye gel!" diye bir baskı yapıyordum. olmaz falan dese de, tercihlerine yazdığını kazandığında öğrenmiş oldum. bilmiyorum belki de benim için ilk sıraya yazmıştı, belki de gerçekten tesadüfün böylesiydi. bu derin ilişki üzerine birbirimizi ilk kez göreceğimiz zaman gelmişti. o durumda bile seneleri aşan bir tanışıklığımız vardı ve birbirimizi hiç görmemiştik. nazilli'ye geldiği zamandan beri onunla ilgilenmeye çalıştım. aslında çok iyi bir performans gösterdim mi hala emin değilim ama kendim de yeni alıştığım yerde ona destek olmaya çalıştım. gezdirmeye çalıştım, beraber başka yerlere gittik. takılırdık ederdik. aslında çok da güzel günler geçirmiştik. başka günler de geçirdik tabii ki, ama bazı şeyleri netleştiremediğimizden mütevellit her şey dört dörtlük olmadı. ben yine onu kıracak bir şeyler yaptım. tam olarak ne yaptığımı bilmiyorum ama ilk dönem ne kadar samimiysek, ne kadar dipdibeysek ikinci dönem neredeyse hiç konuşmadık. o da sene sonunda nakil olarak gitti. onunla geçirdiğim vakitler beni epey hoş eylemişti. her zaman birlikte hareket edebiliyorduk. aklıma nazilli geldiğinde, onun da gelmesi tesadüf değildi neticede. ancak dedim ya... bazı kırma işlerine sebebiyet verdik.

    aslında onun hayatı, kendisini kıran insanlara alışkın bir hayat. birçok problem, birçok hikaye var canını sıkan belki de kedere boğan. yaptığım yanlışların derecesini bilmesem de, bu ekipte yer almayı hiç istemezdim. ama zamanı hem geriye alamıyorsun, hem de kötü bir iz bırakmadığımı biliyorum. hatalar yapılır edilir, zaman bir şekilde ileriye akar sonuçta. bizim hayatlarımız farklı hayatlardı. onu çok etkileyecek bir şey istesem de yapamazdım. sadece geçirilen güzel vakitlerin hatıra olarak kalması bile önemli bir nokta. bugün geriye baktığımda, ikimizin de çok farklı şekillenen hayatları garibime gidiyor. "tarihi eser" esprisi yüzünden arkeoloji hep komik durdu benim bünyede. istemsizce o aklıma gelirdi. mesela benim sevdiğim şeylere çabuk ayak uydurmasını hatırlıyorum. yakın bir zamanda bunun konuşmasını yapmıştık, hala daha ona izlettirdiğim veya yaptırdığım şeyleri ucundan da olsa hatırlaması itiraf etmek gerekirse duygulandırmıştı beni. insan bazen nerede hata yaptığını sorguluyor böyle olduğunda ama biz onunla iki aşık değildik, ancak iki çılgın olduğumuz zamanlar oluyordu. çok iyi iki arkadaş da değildik, ama yılda bir denk geldiğimizde tüm olayları dökebiliyoruz.. gibi gibi. aslında herhangi biri gibi, ama bir yerlerde hep birbirimizin aklındayız. 

    iyi niyetli, düşünceli, sıcakkanlı ve her şeyden önemlisi ortalamanın üstünde komik olması sebebiyle hep ayrı takdir etmiştim onu. zaten araya mesafelerin, hataların girmesine rağmen birdenbire her şeyi unutup gülebilmemizin sebebi de bu bakış açısıydı. bundan seneler sonra da hayat bizi her seferinde olduğu gibi ucundan karşı karşıya getirirse, yine bu üsluplarımız ve bakış açılarımız sebebiyle aynı davranacağımızı biliyorum.

    bir gün nazilli-aydın otobüsünde beraber aydın'a gidiyorduk. otobüs değil de, dolmuş gibi bir şeyin içindeydik öyleydi yani araçları. sabahın köründe bu ne enerji şaka şov yapıyorduk, sonra ben de ona garip bir şeyler söylüyordum. öndeki dallama; "gidin aşkınızı başka yerde yaşayın.." demişti. yani ortada pek yaşanabilen bir aşk yoktu, ama sanırım utanmıştık ikimizde... herife pek bir şey diyemedim çok içimde kaldı, ancak indikten sonra bunun kritiğini bile yapamamıştık...işte öyle değişik bir olaydı bizimkisi. ayrıca ne zaman bana gelmek istese, gelirken kaybolurdu. müthiş bir yön bulma özelliği vardı. ortak noktalarımız abimlerimiz... ya da iki gün arayla gelen doğum günlerimiz.. mesela kırmızı ceketimsi bir hırkası vardı onu hiç unutmuyorum çok zevkli tercih yapmıştı kerata...son olarak da ondan öğrendiğim gülme biçimi olarak; "kakakakakao" 

    aradan geçen senelerin üstüne, onu hep iyi hatırlayabilmek güzel bir duygu. ölçüp, biçip tarttığımda bana hiçbir fenalığı olmadığını biliyordum. keşke ben de aynı çizgi de kalabilseydim. belki bir aşkkk şov yaşamadık ama manevi olarak bir değer verme işi vardı sonuçta. hele bugünlerde çok çok hissettiğim; "yapayalnızlık, kimsenin umurunda olmama" konularında aslında benim de çok hatamın olduğunun bir ıspatı gibi. öyle aklıma gelmişken, buraya "seben" kokulu hanımefendiyi de iliştirmeden olmazdı elbette. umarım harika bir yerlerde çok harika bir hayatı olur diyoruz... bolca selam olsun.

    bu da aklımdaki bir başka meseleydi işte.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

dosya : ipek

dosya : uygur kardeşler

dosya : gravity falls