dosya : spor hocası atakan

     üniversiteye gittiğim ilk sene bir spor salonu deneyimim oldu. ankaralı kelin zorlamasıyla ve gerçekten de kilo vermek için. aslında o günlerde bu kadar şişko değildim. biraz kilo versem fit bir tip olacaktım. yolun başında alınmış bir aksiyondu. eğer devamlı gitseydim, zamanla evde yiyip yiyip göbeğim yağ bağlamayacaktı.. ufak bir hata diyelim. 

    spor salonu işi güzeldi aslında. aklıma ilk gelen şey salonun kokusu. ter kokusunu bastırmak için bir parfümleri vardı sanırım fıs fıs sıkılıyordu bir cihazdan. ankaralı kel ile geldiğimizde kayıt mayıt derken bizi atakan isminde bir hoca karşıladı. ilginç bir tipti. yani spor salonundaki hocaların kaslı maslı, en azından steroid basmış tipler olduğunu hayal edersiniz. ancak atakan hoca gerçekten çelimsiz bir tipti. ağzı çok fena laf yapıyordu. bir şeyler anlattı anlattı, ben kendimi direkt adadım bu işe mesela. herifin her dediğini yapacak duruma gelmiştim. öyle bana bir diyet programı falan yazdı, sonra sıraya bütün makineleri denettirdi. 

    işin garibi her geldiğimde başka bir şey denettiriyordu. be adam yapmışsın bir program uyalım işte, her hafta yok şunu da yap, yok bunu da yap. en sonunda o kadar yordu ki beni, içimden sadece koşu bandı ve bisiklet yapmak geliyordu. bir süre programa uydum, kilo da verdim bir iki ama bir yerden sonra ilgi azalmaya başladı. sorduğum sorulara cevap gelmiyordu falan. ankaralı kel bilmiş bir tip olduğu için, kas yapacağım ayağına ve her şeyi bildiğini düşünerek kafasına göre takılıyordu ama ben fikir alma bağımlısıydım. seslendiğimde of puf ederek gelmeye başladı yanıma. ben de tadım kaçmaya başladı... 

    tam bir kadın bağımlısıydı. şekilden şekile giriyordu kadınlara bir şey anlatırken. bu beni daha da delitriyordu. lütfen eşitlik be adam. bana da yardım etmen lazım sonuçta... bir yerden sonra gerçekten de koşu bandı ve bisiklete takıldım sadece. sonra diyeti bozma işleri, sporu azaltma, gitmeye üşenme işleri derken kaybolduk ortadan. üç aylık parasını peşin vermiştim ve daha ay dolmamıştı. sonraları da bir gün yemeği çok kaçırdıktan sonra, aniden gaza geldim. direkt aylardır bekleyen spor çantamı alarak soluğu spor salonunda aldım. atakan hoca yine bir kadınla gülüşüyordu. beni görünce bir şaşırdı. hafif dalgamsı bir şeyler söyledi. "sen takıl kafana göre.." dedi. zaten ondan umudum yoktu. üyelik bitene kadar koşmak istiyordum sadece... 

    o zamanlar kablosuz kulaklık yok tabi ki. keşke olsaydı valla. kablolu kulaklığımı takıyordum koşarken. ufak hızlar çok hoşuma da gitmediğinden hızı arttırıyordum. öyle bir sekansta koşarken, kulaklığın bir tanesi kulağımdan düştü. onu alacağım diye hamle yaparken kolum kulaklığın telefona bağlı kablosuna takıldı ve bir anda kendimi yerde buldum. telefonum de yere düşmüştü ama kırılmamıştı. benim kol dirsek falan ise, koşu bandına da sürtünce boylu boyunca çizilmişti. doğum lekesi gibi bir iz oluşmuştu. böyle yere kapaklanmış acı çekerken, bir allahın kulu fark etmedi benim ne durumda olduğumu. sonra atakan hoca ağır adımlarla yanıma geldi. gülüyordu herif... sonra beni gösterip yanındaki kadına şaka yaptı. iyice delirdim. koluma pansuman yapmayı teklif etti, ben de sert şekilde ittirerek "gerek yok" diyip koşarak soyunma odasına gittim. sonra da eve yürüdük... neredeyse utancımdan ağlayacaktım. bu aymaz atakan hoca'nın leş gibi tavırları daha çok yakmıştı canımı. bir tane koysam uçacak görüntüsü vardı ama çelimsiz de dursa herif sporcu yani, hesap da edemiyorsun bileği ne kadar kuvvetli diye. işte o gün ona bir tane çakmamak içimde dert oldu.. zamanı geriye alırsam yapacağım on şeyden birisidir. bak yazarken bile sinirlendim şimdi. rezil rüsva olmuştum ya. işte o utançla da spora gitmedim. yani başka bir salona da gidebilirdim ama iyice tembelliğe alışmıştım.. 

    gülmek yerine teşvik edici bir şey söyleseydi her şey farklı olurdu. daha sonra dışarıda denk geldik. gözleriyle gülerek selam verdiydi bana. ben hiç iplemeden devam etmiştim. ah ah ah travma sanki allahın zarganası... sahip çıksaydın bugün tığ gibiydim atakan! umarım bir yerlerde karşı cinse doymuşsundur. ilk geldiğimdeki ilgili haline puanım 9, ama ayrıldığımdaki o utanmaz haline puanım 0.

    durumlar biraz daha düzelince, tekrar bir spor salonu ziyaretim olacak. o zaman bambaşka bir şey var kafamda. artık tembelliği hayatımızdan çıkarttık zaten, o şekilde gitgele de ayak uydurursam bu koca göbekten tamamen kurtulmayı düşünüyorum. hayat ne getirir görmek lazım bir yerlerde elbette. 

    bu da aklımdaki başka bir meseleydi işte. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

dosya : ipek

dosya : gravity falls

dosya : it crowd