Kayıtlar

Şubat, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

dosya : kaan tangöze

      duman grubunun solisti kaan tangöze ağabey elbette ki ayrı bir parantezi hak ediyordu. kendisi ile ilginç bir ilişkim vardır. çok severim, çok saygı duyarım ama bir yandan da anlamam. kafası çok başka çalışan bir tip olduğunu düşünürüm. bu yüzden kendisiyle alakalı olanları buraya dökmek şart oldu!     lisede yakın bir arkadaşım çok fazla "duman" hayranı idi. yani sürekli bu gruptan ve şarkılarından bahsederdi. o günlere kadar varlığından haberdar olduğum ama çok fazla bilmediğim bir şeydi. o vesile ile o dönem tüm albümlerini dinleme fırsatım olmuştu. çok güzel, çok modern şarkıları olduğunu düşündüm hep. dinlettiren parçalar vardı. mesela; "her şeyi yak", "köprüaltı" , "dibine kadar" günlerce dinlediğim ve sevdiğim şarkılar olmuştu. onun dışında tüm diskografiyi aralıksız dinlediğim günler oldu. bir duman fanı olarak çıkmıştım.     bundan sonrasını da hikayeler aldı tabi ki, gezi parkı döneminde çıkardıkları şarkı olsun. solistlerinin ahu...

dosya : kahve

      bendeki kahve kültürü çok gariptir. asla uykumu açmaz mesela kahve içme işi.. yani eğer uykum var ise, gerekirse en sert kahveyi içeyim hiçbir şekilde o uyku açılmaz. tabi işin farklı yansıması olarak çok fazla kahve tüketirim. var ise, almaya fırsat var ise tabi ki. yoksa her ay ihtiyaç listemde kahve işi yoktur. bazı zamanlar çok içerim, bazı zamanlar hiç içmem. sanırım son zamanlarda çok içiyorum... burada saatler bir şey tüketmeden çok zor geçiyor.      ilk olarak türk kahvesi işini hatırlıyorum. bizim evde babam ara sıra türk kahvesi isterdi. sanki bir naneymiş gibi bunu övünerek yapardı. o da benim gibi olsa gerek, kahve içse bile sızıp kalırdı bir yerden sonra. bir zaman sonra zorla bana yaptırmaya başladı. türk kahvesi yapmak kadar sıkıcı bir iş yoktur bence. bu bakır cezvelerden olsun istiyordu illa; iki kaşık kahve, iki fincan su ve bir tane kesme şeker... ardından ocak yakılır ve kaynayana kadar karıştırılır.. eğer geç kalır isen kahve taşa...

dosya : kumbara

Resim
     malum olaylar sebebiyle kart ile olan harcamalarda bazı sıkıntılar yaşamaktayım. yani bir kredi kartını geçtim, banka kartı kullanımı bile yapamıyorum çünkü anında bloke ihtimali doğuyor. bu yüzden elime bir para geçiyorsa, ya da şayet geçme ihtimali oluyorsa bu nakit şeklinde oluyor. hani derler ya "cash is king" diye bir şeyler... öyleli bir durumu mecburen yaşıyorum. oysa ne güzeldi kredi kartından harcama yapabilmek. ah eski günler, geriye gelmesi çok zor günler.      bu nakit harcamalarda para üstü olayı oluyordu haliyle. bugünlerde bozuk paraların gerçekten kendi başlarına bir işlevi kalmamış durumda. hani belki birçok bozuk para bir araya gelse, bir bütün oluşturup bir işe yararlardı ancak tek başlarına bir hiçten farksızlar. işte bu yüzden onları bir arada tutma gereğini düşündüm. mağaramsı odamdaki çekmecemin içinde karton bir kutuda madeni bir liraları, madeni elli kuruşları biriktirmeye başladım. öyle uçuk kaçık bir birikim değildi elbette a...

dosya : jain

      sıradaki favorit sanatçım jeanne louise galice. yani sahne ismiyle; "jain" hanımefendi. şarkılarını, enerjisini, hayatını ve hikayesini çok seviyorum. yeni şarkı takip listemin içerisinde yer alan birisidir kendisi. tamamen şans eseri keşfettiğim bir şarkısından sonra yollarımız kesişmişti. şu ana kadar yaptığı her iş hoşuma gitmiştir. böyle zevkten gebertmemiştir ama kafasındaki şeyi az biraz anlayabildiğim için hoş karşılamış ve keyiflenmişimdir.      küçük yaşlardan itibaren müziğe ilgi duyduğunu okumuştum jain hanımefendisinin, ailesinin işleri dolayısıyla farklı ülkelerde yaşamış etmiş. özellikle kongo, dubai ve madagaskar gibi yerlerde geçirdiği yıllar, onun müziğinin temel taşlarını oluşturmuş. bu kültürel çeşitlilik, onun şarkılarında duyulan benzersiz ritimleri ve melodileri doğrudan etkilemiş haliyle. zaten parça tınılarında bir afrika esintileri hissediliyor. müziğe olan ilgisi, afrika ve ortadoğu’dan aldığı ilhamla birleşince, jain kendine...

dosya : körfez

      kocaeli'nin şirin mi şirin ilçesi... benim doğduğum, gözümü açtığım yer. körfez'i anlatmak imkansız, yani başka yerler gördükçe, buranın saçmalığını her zaman daha iyi anladım. neden var olduğu, neye hizmet ettiği tartışılır bir yer. bolca yerleşke, bolca mahalle.. insan ortalaması o kadar garip ki. kocaman bir mozaikten ibaret.. kafanı nereye çevirsen farklı bir insan gruplaşması, teşkilatlanması görüyorsun.       kocaeli'nin körfez ilçesi, adıyla müsemma bir yer. marmara denizi'nin kıyısına tutunmuş, sanayinin gölgesinde ama denizin serinliğinde nefes almaya çalışan bir ilçe. ne tam şehir ne tam kasaba. bir yanıyla kalabalık, bir yanıyla sessiz. içinde çelişkiler barındıran bir yer burası.     istanbul'dan yola çıkıldıysa ve bir şekilde yol buraya gidiyorsa,  körfez'e girerken ilk dikkat çeken şey fabrikalar. yollar boyunca dizilmiş devasa sanayi tesisleri, şehrin ekonomisini ayakta tutsa da doğasına pek acımamış gibi. bir zamanl...

dosya : 32.gün

     kuşkusuz benim için çok kıyak bir program. aslında programdan ziyade, bu ekibin hazırladığı belgeseller desem daha doğru olur. türk siyasi tarihine biraz hakim olmak istemem sonucu içine düştüğüm çukurdan hala daha çıkabilmiş değilim. elbette sayın birand'ın yaptığı günlük programlar da harikaydı 32.gün özelinde. kuşkusuz efsaneleşen, "alçak puşttt" söylemli programı var. mesela öcalan ile röportaj bölümü var... o günler için epey kritik bir gazetecilik örneği.. ya da bugün bile ülkede birisi ölse, veya bir gündem oluşsa tak diye arşivinden bununla alakalı bir şey çıkarılabilmesi büyük başarı. umur birand, babasının izinden gitme işini çok yanlış anlamış sanırım, pek kasmadan arşivdeki belgeselleri youtube'a yüklemekle meşgul ama mehmet ali birand gerçekten zamanında sağlam iş çıkarmış diyebilirim.     ben bu belgesel tarzının kurgusunu hala daha yapıyorum. özellikle can hoca'ya ara ara yaptığım parodiler artık baysa da, benim hoşuma gittiği sürece bir soru...

dosya : stuart little 2

      bugün de küçükken en en sevdiğim oyunu anlatasım geldi. hatta en sevdiğim müziğe sahip oyun olarak da biliniyor benim gözümde.. yakın zamanda elimde bir psp vardı.. orada ps1 oyunlarını çalıştırabildiğim için, çocukluk aşkım bu oyunu da tekrar deneyimleme fırsatım olmuştu. gerçekten iliklerime kadar beni mutlu hissettire bir şeydi. seneler geçmesine rağmen aynı tadı almıştım. tabi küçükken olduğu gibi oynaması zorlamamıştı, tak tuk diye diye neredeyse tek sefer bitirmiştim oyunu.       stuart little 2 oyunu, 2002 yılında playstation ve pc platformları için çıkmış olan, çocukluk anılarımın en en köşelerinde bir yerlerde yer edinmiş keyifli bir macera oyunudur. film uyarlamalarının oyun dünyasında her zaman başarılı olamadığını düşünen bir tipim, ancak stuart little 2, sadeliği ve eğlenceli oynanışıyla beni çıldırtmayı başarmıştı.       bu oyunda, küçük fare stuart'ı kontrol ediyoruz. stuart efendi, kocaman bir evin içinde ve on...

dosya : fernando alonso

      herkesin bir kahramanı vardır, idolü vardır ne bileyim örnek aldığı birileri vardır. hatta daha da ileri gidersek, varlığı ile kendisini mutlu eden kişiler vardır. bu yazıda ismi geçecek şahıs benim için çok özel birisi. günahıyla, sevabıyla çok uzun seneler oldu. bir şanstır ki, aklım ermeye başladığında beri kendisini bir şekilde takip edebiliyorum.     küçükken girdiğim televizyon zappinglerinde bir araba yarışı gözüme çarptı. ancak bildiğim arabalar gibi değil. daha farklı gözüken, bol renkli, üzerinde sponsorlar olan ve çok hızlı olan arabalar. ekranda da kimin hangi sırada olduğu yazıyordu. kısaltmalar halinde böyle. sonra her kişinin bir de takımı vardı. anlamıştım ki her takımın iki arabası vardı. bu arabaları kullanan kişiler de pilot olarak nitelendiriliyordu. ilk seferimdeki detayları hatırlamıyorum elbette ama bu şeyin yayınlandığı günü öğrenene kadar canım çıkmıştı. kanalın ismini anlamıştım ama ne zaman yayınlanacağını bilmiyordum. ilk izledi...

dosya : kanal taraması

     çocukken bazı şeylerin büyüsüne inanmak çok kolaydı. mesela gökyüzünde durmadan dönen uyduların, evdeki televizyonla bir şekilde iletişim kurduğuna inanmak gibi. işte ben de tam olarak böyle bir çocuktum. uydu alıcısı ile tanıştıktan sonra, televizyonun menüsünde bulduğum 'kanal tarama' seçeneğini ilk kez keşfettiğimde, bu benim için bambaşka bir dünyanın kapılarını açtı.      ne yaptığımı tam olarak bilmiyordum ama bir şeyler oluyordu işte. uzaktan kumandanın o sıradan tuşlarına basarken, türkiye'nin uydusu olarak adlandırılan "türksat" uydusunun benimle iletişim kurduğunu düşünürdüm. o anlarda, gökyüzündeki o devasa metal kutu sanki benim yaptıklarımı izliyor, ben tarama yaptıkça bana yeni kanallar gönderiyordu. hele bir de yeni bir türksat uydusu fırlatılacaksa, içimde tarif edilmez bir heyecan belirirdi. yeni uydu demek, yeni kanallar demekti! belki de daha önce hiç görmediğim, bambaşka şeyler izleyecektim. bu, basit bir işlem değildi zaten ka...

dosya : kaldırım taşları

      yürüdüğüm her sokakta, fink attığım her caddede aslında en çok dikkatimi çeken şey oldu kaldırım taşları. gözümü ilk açtığımdan beri, vızır vızır arabaların geçtiği o yolların köşelerinde insanlar yürüsün diye konan bu taşların gizemini hep merak edip durdum.      öyle bir histi ki, sanki bir şehirin gelişmişliğini ölçüyordu kaldırım taşlarının şekilleri. mesela az gelişmiş bir yerde tost ekmeğine benzeyen o taşlar olurdu diye kodlamış kafam. çünkü daha kalabalık yerlerde bu taşları görmezdim. genelde sokak aralarında falan karşıma çıkarlardı. bu cadde yenileme işlerinde kaldırım taşı yenilemek hep bir yenilik gibiydi. çocukken evimiz, arabaların çok geçtiği bir yoldaydı. aslında cadde demeye bin şahit bir yer idi. öyle dükkanlar falan yoktu, sadece evler vardı ancak isimlendirmesi cadde idi. griye çalmış o yolun, kimi zamanlar asfaltlanarak simsiyah hale gelmesi vardı aklımda mesela, ya da daha sonra çekilen o bembeyaz şeritler. tek eksik, yenilenmey...

dosya : pes 2013

      hayatımın nokta atışı oyunlarından birisi.. çıkalı 12 sene geçmesine rağmen bugün bile güncel futbol oyunları yerine kendisini tercih ederim. bir futbol oyununda yapılabilecek ne varsa, bunu senelere yaya yaya derinlemesine yapmıştım.      yani futbol gerçeğinden kaçamıyorsun, her ne kadar niş zevklerim de olsa bir yerlerde içimdeki futbol aşığı hep diri kaldı. izlemesini de severim, ama oynamasını hep bir başka sevmişimdir. atari zamanlarında o piksel piksel adamlarla gol atmaya çalışarak başlayan serüvenim, abim playstation aldığında daha futbola benzeyen oyunlarla devam etti. bütün güçleri full yani 99 olan kadrolarıyla, bana normal takım aldırıp sürekli yenen abimle başladım öğrenmeye. zaten seneler evvel playstation'da nasıl oynanıyorsa bu oyun, bugün bile yeni nesil şeylerde aynı oynanıyor.      sonra playstation modeli yükseldi, ben de oyun cd'leri alırken futbol oyunları almaya başladım. zaten her sene yeni bir futbol oyunu çıka...

dosya : seben

      seben, bolu'nun bir ilçesi. hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyorum. yine de bolu diyince aklıma o ilçe gelir, hatta bolu ilinden daha fazla gelir. ilçede geçen, ya da ilçeyi ilgilendiren bir hikaye de yok üstelik. sadece bir kişiyi en iyi hatırlama yöntemi olarak kullanıyorum.     seneler evvel malum anonim sohbet sitesinde bir hanımefendi ile tanıştım. üzerinden uzun yıllar geçti. bugün itibariyle belki de 12 sene civarı bir süreden bahsediyorum. iki çocuk insan, bugünlerde ikisi de yetişkin oldular. bambaşka hayatlar yaşıyoruz, çıtırından da olsa görüşüyoruz. kendini bana tanıtırken, "seben" üzerinden tanıtmıştı. ona göre çok mistik olaylar dönen, ama herkesin aynı olduğu bir yerdi. o bana anlatana kadar, böyle bir yerin varlığından haberdar bile değildim.      ilk tanışıklığımız, leyla ile mecnun dizisi üzerinden gelişmişti. sonraları uzayıp giden bir sohbet hatırlıyorum. hatta telefon görüşmeleri. neredeyse her gün telefonla konuştuğum...